Künyesiyle meşhur sahabilerdendir. (İbn Hacer, İsabe, VII, 229) Adının Ahmar olduğu söylenmiştir. (İbn Hibban, Sikat, III, 219) Suffe ehlinden olan ve mescidde barınan (Ebû Nuaym, Hilye, II, 27) Ebû Asîb (ra) sünnete ittiba hususunda son derece hassas bir zat idi.
Müsned’de üç hadisi nakledilmiştir. (Ahmed b. Hanbel, V, 81) Vefat tarihi ve yeri kaynaklarda verilmemiştir.
Ebû Bekre künyesiyle meşhur olan (İbn Hacer, İsabe, VI, 369) Nüfey’ b. Haris el-Mesruh, Habeşlidir. (İbn Abdilberr, İstîâb, IV, 1530)
Annesi Sümeyye de meşhur Arap tabibi (Asri Çubukçu “ Ebû Bekre”, DİA, X, 114) Haris b. Kelede’nin cariyesi idi. Muaviye’nin oğlu Ziyad b. Ebih ile ana bir kardeştiler. (İbnü’l-Esîr, a.g.e., IV, 578)
Taif muhasarasında (h.8) Hz. Peygamber’in “Hürlerden her kim bize katılırsa emniyettedir. Kölelerden bize katılan da hürriyetine kavuşur.” buyruğu üzerine Taif kalesinden kaçarak Müslümanlara katıldı. Taif kalesinden kendisini bir makara ile sarkıtarak kaçtığı için makara manasına gelen bekre kelimesi ile künyelenmiştir. (İbn Sa’d, Tabakat, VII, 15; Zehebî, Siyer, III, 16)
Taif muhasarası sona erdikten sonra Taifliler, Hz. Peygamber’in yanına gelerek Ebû Bekre’yi isteyince Allah Rasûlü “O, Allah’ın ve Rasûlü'nün azadlısıdır” diyerek onların bu isteğini geri çevirmiştir. (Zehebî, Siyer, III, 5-6)
Ashabın salihlerinden ve faziletlilerinden olan Ebû Bekre fakih ve ibadete düşkün bir zat idi. Sünnete ittiba hususunda son derece hassasiyet gösterirdi. (İbn Sa’d, a.g.e., VII, 16 Zehebî, Siyer, III, 6)
Fitne hadiselerine karışmayan Ebû Bekre, yakın çevresi siyasetin içinde olduğu halde siyasetten uzak durmus, kardeşi Ziyad b. Ebih vali tayin edilince ona bundan vazgeçmesini söylemiş, kardeşi tavsiyesini dinlemeyince kızmış ve ölünceye kadar onunla konuşmamıştır. (İbn Sa’d, a.g.e., VII, 16)
Yirmi kadar çocuğu vardı. Çocukları Basra’da mal, ilim ve velayet (idarecilik) sahibi eşraftandı. (İbnü’l-Esir, Üsdü’l-ğâbe, V, 38)
Müsned’de 139 rivayeti mevcuttur. (Ahmed b. Hanbel, V, 35-52)
Muaviye’nin hilafeti döneminde kardeşi Ziyad vali iken Basra’da h. 51 veya 52’de vefat etmiştir. (Zehebî, Siyer, III, 9)
Adı hakkında kesin bir bilgi yoktur. Rasûlullah’ın satın alıp azad ettiği Ebû Müveyhibe (ra) suffe ashabındandır.
Hz. Peygamber’le bir gece yarısı Baki’ mezarlığına gittiğini anlatan Ebû Müveyhibe, Müreysi’ Gazvesine (h.5) katılmış ve bu gazvede Hz. Aişe’nin (ra) devesini idare etmiştir. Müsned’de kendisinden iki hadis nakledilmiştir.
Ebû Müveyhibe’nin vefat tarihi ve yeri verilmemiştir. (İbnu’l-Esir, Üsdü’l-ğâbe ,V, 309 İbn Abdilberr, İstiab, IV, 1764, İbnu’l-Esir, İsabe, V, 309 Ahmed b. Hanbel, Müsned ,III, 488)
Ebû Rafi künyesiyle meşhurdur. Kıbtî’dir. Adı Eslemdir.
Daha önce Rasûlullah’ın amcası Abbas’a aitken Abbas (ra) onu yeğeni Muhammed’e hediye etmiştir. Hz. Peygamber, Eslem’i kendisine amcasının Müslüman olduğu müjdesini verince azad etmiştir. (İbnu’l-Esir,Üsdü’l-ğâbe, I, 93; İbn Hacer, İsabe, I, 215 Buharî, Tarihu’l-kebir, II, 23; İbn Ebi Hatim, el-Cerh ve’t-tadil , II, 306;İbn Hibban, Sikat, III, 16; Zehebî, Kaşif, II, 425;)
Allah Rasûlü Eslem’i azadlı cariyesi Selma (ra) ile evlendirmiştir. Selma’dan Hz. Ali’nin katipliğini ve hazinedarlığını yapacak olan oğlu Ubeydullah b. Ebî Râfi’ dünyaya gelmiştir.
Ebû Rafi’ Bedir savaşına (h.2) Mekke’de olduğundan dolayı katılamamıştır. Uhud (h.3), Hendek (h.5) ve diğer gazaların hepsine katılmıştır. Hayber’e (h.6) hanımı Selma (ra) ile beraber katılmıştır. (İbnu’l-Esir,Üsdü’l-ğâbe, I, 94 İbn Hacer, Tehzib, XII, 100)
Mekke’de bulunduğu yıllarda ağaçtan çömlek yontan Ebû Rafi’ Medine’de de Hz. Peygamber’in hanımlarına bazı ev eşyaları yapmıştır. Peygamber ve ailesi ile yakın ilişkide bulunması onun ilim ve faziletini arttırmıştır. Nitekim İbn Abbas ondan Hz. Peygamber’in davranışlarını sorarak bunları yazardı. (Kurtubi, Cami’, XX, 243 Abdullah Aydınlı, “Ebû Rafi’”, DİA, IV, 211)
İbn Hanbel’in Müsned’inde kırk civarında hadisi nakledilen hadis rivayetlerinin çoğunluğu Hz. Peygamber’in yakın çevresinde gördüğü olaylarla ilgilidir. ( VI, 8 ve 390)
Ebû Rafi’in vefat tarihi kesin bir dille ifade edilmezken Osman’ın (ra) hilafetinden az bir süre önce Medine’de vefat ettigi söylenmiştir. (Mizzi, Tehzîbu’l-kemâl, XXXIII, 301; İbn Hacer, İsabe,VII, 112 113)
Rasûlullah’ın hizmetinde bulunan ve onun azadlıları arasında adı geçen Ebû Sellâm, Haşimîdir. (İbnu’l-Esîr, Üsdü’l-ğâbe, V, 151; Zehebî, Kaşif, II, 433; İbn Hacer, İsabe, VII, 157)
Hayatı hakkında kaynaklarda geniş bilgi bulamadığımız Ebû Sellâm’ın Hz. Peygamber’den hadis rivayeti mevcuttur. Müsned’de Rasûlullah’ın sabah akşam yaptığı dualarla, yemek duasının zikredildiği beş hadisi yer almıştır. (Ahmed B. Hanbel, IV, 237)
Hıms’a gittiği anlaşılan Ebû Sellâm’ın nerede ve ne zaman vefat ettiğini tesbit edilememiştir.
Rasûlullah’ın mevalilerinden olan Ebû Ubeyd’in adı bilenmemektedir. Künyesiyle tanınır. Hz. Peygamber’e yemek pişiren Ebû Ubeyd’den Ahmed b. Hanbel Müsned’inde (III, 484-485) bir hadis nakletmiştir. (İbnu’l-Esir, Üsdü’l-ğâbe, V, 204; İbn Hacer, İsabe, VII, 224)
Kaynaklarda vefat tarihi ve yeri yer almamaktadır.
Eymen b. Ubeyd, Ümmü Eymen’in oğlu, Üsame b. Zeyd’in ana bir kardeşidir. Habeşlidir. (Taberî, Tarih, II, 168)
Sünen-i Nesaî’de ondan iki hadis nakledilmiştir. (Kitâbü kat’i’s-sârik, 10)
Huneyn Gazvesi’nde (h.8) şehid olmuştur.
Künyesi Ümmü’r-Rabâb’dır. İbnü’l Esir (v.630) onun Rasûlullah’ın cariyesi olduğunu söylemiştir. Rasûlullah’tan hadis rivayetinde bulunduğu zikredilmiştir. (İbnu’l-Esir, Üsdü’l-ğâbe, VI,261; İbn Hacer, İsabe, VIII, 312)
Allah Rasûlü'nün bu azadlı cariyesinin Hz. Peygamber’in azadlısı Ebû Asîb’in (ra) kızı olduğu söylenmiştir. Onun Rukye ile ilgili bir hadis naklettiği belirtilmiştir. (İbn Hacer, İsabe, VIII, 3270)
Rasûlullah’ın hizmetinde bulunan Meymune bint Sa’d (ra) Selma Ümmü Rafi’in (ra) ifadesine göre Hz. Peygamber’in bir defada azad ettiği dört cariyeden birisidir. (İbn Sa’d, Tabakat, I, 497; Taberani, el-Mucemu’l-Kebir, XXV, 32) Hz. Peygamber’den hadis rivayetinde bulunan Ahmed b. Hanbel, Müsned’inde ondan dört hadis nakletmiştir. (VI, 463)
Al-i Muhammed’in sadaka almayacağına dair (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III, 448) hadis rivayeti mevcut olan bu azadlının adı hakkında çokça ihtilaf edilmiştir. Tabakat kitaplarında tercüme-i hali genellikle Mihrân başlığı altında verilmiştir. (İbn Ebî Hatim, el-Cerh ve’t-tadil, VIII, 300; İbnu’l-Esir, Üsdü’l-ğâbe, IV, 505 İbn Hacer, İsabe, VI, 183)
Bir hadis rivayeti mevcuttur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, III,448) Nerede ve ne zaman vefat ettiğini bilmiyoruz.
Rasûlullah’ın azadlısı Nafi’in, Kütüb-i Sitte ve Müsned-i Ahmed b. Hanbel’de hadis rivayeti bulunmamakla beraber Buharî et-Tarihu’l-kebir’de, (VIII, 82) Ali el-Muttakî’de Kenzu’l-ummal’da (XVI, 54) bir rivayetini nakletmiştir. Hayatı hakkında bilgi sahibi olamadığımız gibi Nafi’in nerede ve ne zaman vefat ettiği de bilinmemektedir.
Tercih edilen görüşe göre adı Mehran b. Ferruh, künyesi Ebû Abdurrahman’dır. (İbn Abdilber, İstîâb, II,684; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-ğâbe, II,259)
Hz. Peygamber’in zevcesi Ümmü Seleme (ra) tarafından satın alınmış ve yaşadığı müddetçe Hz. Peygamber'e hizmet etmesi şartıyla azad edilmiştir.
Askerî bir harekat esnasında yorulanlar eşyalarını ona yüklemişler; o da bunları rahatlıkla taşıyınca Rasûlullah ona gemi manasına gelen “Sefine” adını vermiştir. Bu lakap onun ismini unutturmuştur. Hatta kendisine ismini soranlara o “Ben size adımı söyleyecek değilim. Bana Rasûlulllah isim verdi, başka bir isim de istemiyorum.” diyerek Sefine dışında bir isimle kendisine hitap edilmesine izin vermemiştir. (İbn Abdilber,İstîâb, II,684; Zehebî, Siyer, III,173 ve Kaşif, I,450; İbnu’l-Esîr,Üsdü’l-ğâbe, II,259; İbn Hacer,İsabe, III,111)
O vefatına kadar Rasûlullah ile beraber olan, onun hizmetinde bulunanlardandı. Sefine’nin hadis kitaplarında pek çok rivayeti vardır. Sahih-i Buharî hariç Kütüb-i Sitte’de hadisleri nakledilmiştir. Hem Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde (V,220-222) hem de Baki b. Mahled’in Müsned’inde 14 hadisi mevcuttur. (Zehebî, Siyer, III,173,)
Haccac zamanında h. 70’li yıllarda vefat etmiştir. (İbn Abdilber, İstîâb, II,684)
Rasûlullah’ın bir defada azad ettiği dört cariyeden birisi olup kendisi gibi Hz. Muhammed’in azadlı kölesi Ebû Rafi’in hanımıdır.
Hz. Hamza’ya Ebû Cehil’in yeğeni Muhammed’e hakaret ettiğini söyleyerek onun Müslüman olmasına sebep teşkil eden hadisenin kahramanı da Selma’dır. Selma (ra) Peygamber ailesinin ebesi olarak nitelendirilebilir. Hz. Hatice’nin doğumlarında o yardımcı olduğu gibi, İbrahim’in doğumunda da ebelik yapan odur. Kocası Ebû Rafi’ (ra) vasıtasıyla Rasûlullah’a oğlu İbrahim’in (ra) doğduğu haberini ulaştırmış, Hz. Peygamber bu müjde karşılığında onlara bir köle hediye etmiştir. Hz. Peygamber’in torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in ebesi de Selma’dır. Buradan hareketle onun peygamber ailesi ile uzun süren bir beraberliği olduğunu söyleyebiliriz. (İbn Sa’d, Tabakat, VIII, 227; İbnü’l-Esir, Üsdü’l-ğâbe, VI, 147; İbn Hacer, İsabe, VIII, 187)
Hz. Fatıma’ya hastalığı sırasında hemşirelik yapan Selma (ra) vefat ettiği zaman da Hz. Ali ile Hz. Ebû Bekir’in hanımı Esma’nın yardımıyla onun naşını yıkamış; Rasûlullah’ın sevgili kızına dünyadaki son vazifeyi yerine getirenlerden olmuştur. (İbn Kesir, Sire, VI, 6 İbn Sa’d, Tabakat, VIII, 227)
Selma Allah Rasûlü ile beraber Hayber Gazasına (h.6) katılmış; hemşirelik yapmış, yemek pişirilmesine yardımcı olmuştur. (M. Asım Köksal, İslam Tarihi, XIV, 133-134) Hz. Peygamber’e ve ailesine son derece yakın bulunan Selma, Nebi’den ve Fatımatu’z-Zehra’dan (ra) hadis rivayetinde bulunmuş Müsned’de ondan iki hadis nakledilmiştir. (Ahmed b. Hanbel, VI, 462) Kaynaklarda vefat tarihi ve yeri verilmemiştir.
Hz. Peygamber’in “ehl-i beytimdendir” taltifine mazhar olan Selman’ın Müslüman olmadan önceki adı Mabe b. Buzehşan’dır. Künyesi Ebû Abdullah’tır. Rasûlullah’ın azadlıları arasında sayılmasının sebebi mükatebe borcunu ödemesine bizzat Allah Rasûlü'nün yardım etmiş olmasıdır. (el-Kelabazi, Ricalü Sahih’l-Buharî, I, 326; Zehebî, Kaşif, I, 451; İbnu’l-Esir, Üsdü’l-ğâbe,II, 265; İbn Hacer, İsabe, III, 118)
Bedir (h.2) ve Uhud (h.3) savaşlarına köleliği sebebiyle katılamayan Selman el-Farisi’nin Allah Rasûlü ile katıldığı ilk savaş, onun tavsiyesi ile hendek kazılarak kazanılan Hendek muharebesidir. (h.5) Selman, daha sonra hiçbir muharebeyi kaçırmamış tüm fetihlere iştirak etmiştir. Taif muhasarasında (h.8) mancınık kullanılmasını tavsiye eden de Selman el-Farisi’dir. (İbnu’l-Esir, a.g.e., II, 267; İbn Hacer, Tehzib, IV, 121 İbnu’l-Esir, el-Kamil, II, 180-181)
Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde kırka yakın hadis nakledilmiştir. (437-444) Kütüb-i Sitte’de pek çok hadisi mevcuttur. Suffe ashabı arasında adı geçen Selman el-Farisi’nin vefat tarihi kaynaklarda h.33, 36 ve 37 olarak gösterilmiştir.
Hz. Osman’ın hilafeti zamanında Medain’de vefat etmiştir. (İbnu’-l-Esir, Üsdü’l-ğâbe, II, 269; İbn Hacer, Tehzib, IV, 121)
Rasûlullah vefat edene kadar hep onun hizmetinde bulunan, Hz. Peygamber’in yanından hiç ayrılmayan Sevban’ın künyesi Ebû Abdullah’tır. Yemenlidir. (İbn Sa’d, Tabakat, I, 497; İbnu’l-Esir, a.g.e., I, 296; İbn Hacer, Tehzib, II, 28)
Allah Rasulü Sevban’ı (ra) satın aldıktan sonra azad etmiş ve “Arzu ediyorsan kendi kavmine geri dönebilirsin, istersen de burada kalırsın. Kalırsan bizdensin, bizim ehl-i beytimizdensin.” buyurarak onu muhayyer bırakmıştır. Sevban da (ra) Rasûl-i Ekrem’in yanında kalıp, ehl-i beyte dahil olanlardan olmuştur. (İbnu’l-Esir, a.g.e., I, 296)
Allah Rasûlü'nün yakın çevresinde bulunma imkanına sahip olan Sevban (ra) doğrudan Hz. Peygamber’den hadis rivayet etmiş, onun pekçok haline şahit olmuştur. Ahmed b. Hanbel, Müsned’inde ondan doksan küsur hadis nakletmiştir. (V, 275-284)
Rasulullah’ın cariyesi Mariye’nin (ra) kız kardeşidir. Mısır ve İskenderiye meliki Mukavkıs, tarafından Rasûl-i Ekrem’e hediye edilmiş,(h.7) Allah Rasûlü de onu ünlü İslam şairi Hassan b. Sabit’e vermiş ve ikisini evlendirmiştir. Hz. Peygamber’in oğlu İbrahim’in teyzesi, Abdurrahman b. Hassan b. Sabit’in annesidir. (İbn Abdilberr, İstîâb, IV, 1868; Nevevî, Tehzibu’-esma, I, 162; İbnu’l-Esir, Üsdü’l-ğâbe, VI,160)
Bir hadis rivayetinde bulunmuştur. (İbn Hacer, a.g.e., VIII, 198) Vefat tarihi ve yeri ile ilgili herhangi bir bilgi mevcut değildir.
Adını Şemğun b. Zeyd b. Hunafe Künyesi Ebû Reyhane’dir ve daha ziyade künyesiyle tanınır. Ensardandır.
Hz. Peygamber’le birlikte gittiği bir gazvede, çok soğuk bir gecede Rasûlullah kimin nöbet tutmak istediğini sormuş, ashabdan bir zat bu göreve gönüllü olunca Allah Rasûlü ona dua etmiştir. Rasûl-i Ekrem’in duasını almak isteyen Ebû Reyhane de nöbet tutmak istediğini söylemiş ve Hz. Peygamber’in duasını kazandığı gibi Allah yolunda nöbet tutan gözü cehennemin yakmayacağı müjdesine de almıştır. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 134-135)
Askalan’da sınır bekçiliği yapan Şemğun, Şam fethinde bulunmuş ve daha sonra burada yerleşmiştir. Suffe ashabı arasında zikredilen (Ebu Nuaym, Hilye, II, 28) Müsned’de dokuz hadis nakledilmiştir. (Ahmed b. Hanbel, IV, 133) Vefat tarihi ve yeri hakkında kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır.
Şukran lakabıyla meşhur olmuştur. Adı Salih b. Adiyy veya Mus’ab’dır. (İbn Hacer, İsabe, III, 284)
Abdurrahman b. Avf’a (ra) ait Habeşli bir köle idi. Abdurrahman b. Avf onu Rasûlullah’a hediye etmiş, Hz. Peygamber Bedir Savaşı’ndan (h.2) sonra onu azad etmiştir. Şukran (ra) Allah Rasûlü'nün mübarek naşını yıkayanlardan biridir. Hz. Peygamber’in kabrine inerek, O'nun kadife elbisesini kabre seren de odur. Müsned’de (Ahmed b. Hanbel, III, 495) sadece bir rivayeti bulunmaktadır. (İbn Abdilberr, a.g.e., II, 709; İbn Hacer, Tehzib, IV, 316 Kastallani, Mevahib, IV, 557)
Kaynaklarda vefat tarihi ve yeri belirtilmemektedir.
Allah Rasûlü’nün abdest almasına yardımcı olan azadlısı Ümmü Ayyâş’ın (ra) Sünen-i İbn Mace’de (Tahare, 39) buna işaret eden bir rivayeti mevcuttur. (İbn Hacer, İsabe, VIII, 445)
Adı Bereke bint Sa’lebe’dir. Habeş asıllıdır. Hz. Peygamber’in dadısı, “hıbbu Rasûlullah” Üsâme b. Zeyd ‘in annesidir.
Ümmü Eymen (ra), Hz. Muhammed’e (sav) beş deve, bir koyun sürüsü ile babasından miras kalmış, Allah Rasûlü Hz. Hatice ile evlendiğinde onu azad etmiştir. Buharî’nin (v.256) et-Tarihu’l-Kebir’inde Hz. Peygamber’in babası Abdullah’a ait olan Ümmü Eymen’in doğumundan sonra büyüyünceye kadar Hz. Peygamber’e baktığı zikredilmektedir. (İbnu’l-Esİr, Üsdü’l-ğâbe, VI, 303; Zehebî, Siyer, II, 224; İbn Hacer, İsabe,VIII, 358)
Ümmü Eymen önce Ubeyd b. Zeyd (ra) ile evlenmiş bu evlilikten Huneyn Gazvesi’nde (h.8) şehit olan oğlu Eymen (ra) dünyaya gelmiştir. Ümmü Eymen’in diğer evliliği kendisi gibi Hz. Peygamber’in azadlısı olan Zeyd b. Harise (ra) ile olmuştur. Ümmü Eymen için “Kim cennet ehlinden bir kadınla evlenmek istiyorsa Ümmü Eymen’le evlensin.” buyurunca Zeyd b. Harise onunla evlenmek istemiş, Hz. Peygamber de ikisini evlendirmiştir. (İbn Sa’d, Tabakat, VIII, 224)
İlk inananlardan biri olan Ümmü Eymen’e Hz. Peygamber “anneciğim” diye hitab eder, annesinden sonra ikinci annesi olduğunu söylerdi. O, Uhud (h.3) savaşına iştirak etmiş, bu savaşta su dağıtmış, yaralıları tedavi etmiştir. Hayber Savaşına da (h.6) Rasûlullah’la birlikte katılan, yaralıların tedavisine ve yemek pişirilmesine yardımcı olan kadınlar arasındadır. (Mahmud Hadi el-İstanbuli, M. Ebu’l-Fazl, es-Sulabi, Nisaün Havle’r-Resul, 236 M.Asım Köksal, İslam Tarihi, XIV, 133-134)
Hz. Peygamber’den hadis nakledenler arasında adı geçen Ümmü Eymen’den Ahmed b. Hanbel’in (v.241) Müsned’inde bir rivayeti bulunmaktadır. (VI,421) Vefat tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte onun Hz Osman’ın hilafeti döneminde vefât ettiği bildirilmektedir.
Üsame b. Zeyd b. Harise Yemen asıllıdır. Künyesi Ebû Muhammed’dir.
Annesi Hz. Peygamber’in dadısı, “anneciğim” diye hitab ettiği azadlısı Ümmü Eymen’dir. Babası Zeyd b. Harise de Rasûllulah’ın azadlısı ve en çok sevdiği zattır. (Buharî, et-Tarihu’l-Kebir, II, 20 Zehebî, Siyer, II, 497; İbn Hacer, İsabe, I, 202)
Bisetten sonra dünyaya gelmiştir. Çok esmer, hareketli, zeki ve cesur birisi idi. Hz. Peygamber’in gözetiminde yetişmiştir. Rasûlullah Üsame’yi (ra) de çok sever; Fatıma (ra) hariç insanlardan en çok sevdiği şahsın Üsame olduğunu belirtirdi. (İbn Abdilberr, İstîâb, I, 58; Zehebî, Siyer, II, 499)
Üsame (ra) Uhud Savaş’ına (h.3) katılmak istemiş, ancak Allah Rasûlü yaşı küçük olduğundan onu orduya almamıştır. Zeki ve cesur birisi olan Üsame’yi Hz. Peygamber henüz 18 yaşındayken Hz Ömer gibi sahabenin ileri gelenlerinin de bulunduğu Şam ordusuna kumandan tayin etmiştir. (Vakidi, Meğazi, III, 1117; İbn Hacer, İsabe, I; 202)
Hz. Peygamber’in vefatında 18- 19 veya 20 yaşında olduğu rivayet edilen Üsame Allah Rasulü'nün hastalığında onun yanına gittiğini, o esnada konuşamayan Hz. Peygamber’in elini üzerine koyduğunu, bu hareketten kendisine dua ettiğini anladığını rivayet etmiştir. Resulullah’ın naşını yıkayanlar arasındadir. O, Hz. Peygamber’e “La ilahe illallah” diyenle savaşmayacağına dair verdiği sözü tutarak fitne zamanında olaylara karışmamıştır. Ahmed b. Hanbel Müsned’inde (V, 99-210) ondan 90 kusur hadis nakletmiştir. (İbn Abdilberr, İstîâb, I, 59; İbnü’l-Esir, a.g.e., I, 80; İbn Hacer, İsabe, I, 203)
h. 58, 59 veya 54’te Muaviye’nin hilafetinin son yıllarında Medine’de vefat etmiştir. (Zehebî, Siyer, II, 497)
Ebû Musa, Rasûl-i Ekrem’in mevalisinden olan Zeyd’in (ra) babasının adının Bevlâ olduğunu söylemiştir.
Benî Salebe Gazvesi’nde Rasûlullah kendi payına düşen Zeyd’i azad etmiştir. (Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, V, 89; Nevevî, Tehzîbu’l-esmâ, I, 54; İbn Hacer, İsabe, II, 290)
Bir hadis rivayeti mevcuttur. (Tirmizî, Da’avât, 117) Vefat tarihi ve yeri bilinmemektedir.
Hz. Peygamber’in ashabı arasında en çok sevdiği şahıs, mevalinin efendisi Zeyd b. Harise b. Şerâhil Yemenli’dir. Künyesi Ebû Üsame el-Kelbi’dir. Ahzab Suresi’ndeki “onları babalarına nisbet etmeniz daha hayırlıdır” (33/5) şeklindeki ayet nazil olana kadar Zeyd b. Muhammed diye çağırılmıştır. Zeyd kölelerden İslam'a ilk girendir. Bir rivayete göre ise ilk Müslüman olan odur. Kur’ân-ı Kerim’de bu ümmetten adı geçen tek kişi Zeyd’dir.
Zeyd’in annesi Su’da Tayy kabilesine mensuptu. Oğlu Zeyd ile birlikte bir gün yakınlarını ziyarete giderken bir kafile ile karşılaşır. Annesini öldürenler Zeyd’i yanlarına alırlar ve Mekke’de Ukaz panayırında satarlar. Henüz küçük bir çocuk olan Zeyd’i satın alan Hakim, halası Hatice’ye hediye eder. Hatice de (ra) onu sevgili eşi Muhammed’e verir. Rasûlulllah da Zeyd’i azad eder. (İbn Abdilberr, a.g.e., II, 543-544;İbnü’l-Esîr. a.g.e., II. 129 İbn Hacer, İsabe, II, 495)
Zeyd’in kardeşi Cebele b. Harise ise bu olayı şöyle anlatır: “Annemiz vefat edince Zeyd’le birlikte dedemizin yanında kaldık. Sonra amcam kendisinin bu hususta daha hak sahibi olduğuunu ileri sürerek beni dedemden aldı. Tihâmeli bazı kişiler de gelip Zeyd’i aldılar. Daha sonra Zeyd’i Hz. Hatice’ye sattılar.” Bir başka rivayette Zeyd’in satılmakta olduğunu gören Muhammed (sav) bunu Hatice’ye söylemiş; Hatice’de bedeli olan 700 dirhemi O'na vermiştir. Hz. Peygamber, Zeyd’i satın almış ve Hatice’ye “Eğer benim olsaydı onu azad ederdim.” demiştir. Bunun üzerine Hatice onu Rasûlullah’a vermiş, O da Zeyd’i azad etmiştir. (Zehebî, Siyer, I, 223; İbn Hacer, Tehzib, III, 347)
Zeyd’in babası oğlunu kaybedince çok üzülür. Mekke’de olduğunu haber alır almaz kardeşi ile Mekke’ye gelerek Hz. Peygamber’den Zeyd’i kendilerine geri vermesini rica eder. Hz. Muhammed (sav) de oğullarını tercih konusunda serbest bırakacağını söyler. Babası ve amcası Zeyd’e kendileriyle gelmelerini teklif edince Zeyd, Peygamber Efendimiz’e hitaben “Allah’a yemin olsun ki asla Sana kimseyi tercih etmem.” der. Duruma çok üzülen babası ve amcası, Hz. Peygamber, Zeyd’i oğlu ve mirasçısı olarak ilan edince rahatlar ve memnun kalarak geri dönerler. (İbn Abdilberr, İstîâb, II, 545)
Zeyd b. Harise Hz. Peygamber’in en çok sevdiği şahıstı. Rasûlullah, Zeyd’i önce azadlısı Ümmü Eymen’le (ra) evlendirmiştir. Bu evlilikten Üsame b. Zeyd (ra) dünyaya gelmiştir. Zeyd’in ikinci evliliği sonradan peygamber hanımı olan Zeynep bint Cahş’la (ra) olmuştur. Hz. Peygamber Mute Savaşında (h.8) ilk kumandan olarak Zeyd b. Harise’yi tayin etmiştir. (İbn Hacer, İsabe, II, 496 Zehebî, Siyer, I, 229)
Bedir’e (h.2) ve sonraki tüm savaşlara katılan Zeyd b. Harise’yi Allah Rasûlü yedi seriyyeye kumandan tayin etmiştir.
Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde sadece bir rivayeti vardir. (IV,161)
55 yaşında, hicretin 8. yılında, Şam topraklarında, Mute Savaşı’nda şehidolmuştur. (Zehebî, Siyer, I, 226; İbn Hacer, İsâbe,II, 497)