Sahabelerden biri Peygamber sallallahu aleyhi vesellem'den nasihat ister. Kısa olsun diler nasihat ki aklında tutabilsin. "Kızma!" buyurur Efendimiz. O zat isteğini birkaç kez tekrarlar. Rasûl-i Ekrem de her defasında "Kızma!" buyurur. (Buharî, Edep, 76)
Doğal ve evrensel bir duygudur öfke, tehlikelere karşı insanı korumak üzere programlanmış içgüdüsel davranıştır. Sağlıklı bir şekilde ifade edildiğinde yapıcı, koruyucu bir etkiye sahipken kontrolsüz kullanıldığında tahrip edicidir. En az iki kişiyi mutsuz eder.
Anlaşılmadığımızı hissettiğimizde, isteklerimiz gerçekleşmediğinde, beklentilerimiz bir karşılık bulmadığında; kişiliğimize, değerlerimize ve değer verdiklerimize karşı bir tehdit, saldırganlık algıladığımızda; kendimizi çıkmazda hissettiğimizde, önemli bir hedefe doğru ilerlerken engellendiğimizde öfkeleniriz. Bu duygu, bir problemin varlığı konusunda bizi uyarırken kendimizi koruma adına kaygı, nefret, intikam alma ve saldırganlık eğilimini de harekete geçirir.
Problemimizi çözebilmek için bizi inciten eylemin altındaki gerçek nedeni anlamaya ihtiyacımız vardır. Oysa öfke refleksi, çözüme yönelmemizi engellediği gibi kendimizi yalnız ve değersiz hissetmemize sebep olur; kırılır ve yine öfkeleniriz. Davranışlarımız kontrolümüzden çıkar.
Sağlıklı bir şekilde ifade edilemeyen, bastırılan, yok sayılan, biriktirilen, bir düşünme süreci yaşanmadan kontrolsüzce dışarı çıkan öfkenin adıdır şiddet; sahibini ve çevresindekileri tahrip eder. Fertlerde ve toplumda düşmanlık duygularının artmasına, biyolojik ve psikolojik hastalıklara, sosyal problemlere sebep olur.
"Herkes kızabilir" der Aristoteles "Bu kolaydır; ancak doğru insana, doğru ölçüde, doğru zamanda, doğru nedenle ve doğru şekilde kızmak, işte bu kolay değildir."
Eski Japon masalında anlatıldığına göre kavgacı bir samuray, günün birinde, bir Zen ustasından cennetin ve cehennemin ne olduğunu açıklamasını ister. Usta onu küçümseyen bir tavırla der ki: "Sen eşeğin tekisin. Senin gibilerine zaman harcayamam." Onuru zedelenen samuray öfkeden köpürerek kılıcını kınından çıkarır ve "Bu küstahlığın için seni öldürebilirim!" diye bağırır. "İşte" der Zen ustası sakince, "bu cehennemdir." Samuray, kapıldığı öfkeyi ima eden ustanın sözleri karşısında irkilir, sakinleşerek kılıcını yere koyar. Sonra da eğilip kendisine kazandırdığı iç görü için ustaya teşekkür eder. "İşte bu da cennettir" der Zen ustası.
Duyguların farkında olmakla onları değiştirmek el eledir; bu farkındalık duygusal öz denetim gibi diğer yetilerin üzerine inşa edildiği temel duygusal yeterliliktir. "Öfkeye kapıldım!" düşüncesi, hissedilen duyguya kapılarak hareket etmekten daha geniş bir özgürlük sağlar. Biraz geri çekilip olaya değişik açılardan bakabilmek, olumlu bir çerçevede yeniden düşünebilmek söndürür alevini öfkenin.
Süleyman ibn Surad radıyallahu anh der ki: "Bir gün Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in yanında oturuyordum. İki kişi birbirine sövüp duruyordu. Bunlardan birinin yüzü öfkeden kıpkırmızı olmuş, boyun damarları şişmiş, dışarı fırlamıştı. Bunu gören Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: "Ben bir söz biliyorum, eğer bu kişi onu söylerse üzerindeki bu kızgınlık hali geçer. Eğer o ‘Euzü billahi mine'ş-şeytânirracîm = İlâhî rahmetten kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım' derse, üzerindeki hal kaybolur."
Oradakiler Peygamber sallalahu aleyhi ve sellem'in ona "İlâhî rahmetten kovulmuş şeytandan Allah'a sığın!" tavsiyesinde bulunduğunu ilettiler." (Buharî, Edep, 44, 76)
Rivayet edilir ki Rasûl-i Ekrem'in bu tavsiyesi kızgın sahabeye ulaştırılınca bu sözü söyleyerek sakinleşmiş, "Ben delirdim mi, bendeki bu hal nedir?" diyerek kendine gelmiştir. (Riyâzu's-sâlihîn, c.I, s.265)
Bir mü'min için Allah Teâlâ'ya sığınmaktan daha güven verici, kaygıyı giderici, sakinleştirici ne olabilir!
Kavga etmek, çirkin sözler söylemek, şiddet içeren eylemler sergilemek sorunu çözmediği gibi daha da girift bir hal almasına neden olur. Üstelik haklı olduğumuzu da göstermez, tehlikeyi kontrol altına almamızı da sağlamaz. Bir an olsun olayın geçtiği ortamdan çıkarak duruma dışardan bakabilmek, şeytanı bertaraf ederek Allah'ın yardımıyla soruna yaklaşmak öfkenin sebebini anlamamıza ve sorunu çözmemize yardımcı olacaktır.
Yazımızın başlangıcında verdiğimiz hadisin bazı rivayetlerinde "Kızma, çünkü kızmak duyguları ve hareketleri bozar" buyurulur; bir başkasında ise "Kızma, cennete gir!" (Riyâzu's-sâlihîn, c.I, s.268)