Köprü, içinde kavuşma imkânını barındıran bir ayrı kalışı temsil eder. Bir yerden ötekine gitmeyi kimse istemeyecekse köprüye de hacet yoktur. Ya da bazen öylesine uzaktır ki karşısı, köprü inşa etmeye imkân yoktur. Köprüden geçebilirsiniz de düşebilirsiniz de. Cehennemin üzerine kurulmuş, ucu cennete varan köprünün bize hem dehşet hem de ümit bahşetmesi bu iki ihtimali de barındırıyor olmasındandır. Nazan Bekiroğlu'nun ifadesiyle bütün köprülerin anası, ayan-ı sabitesi olan Sırat Köprüsü öbür dünyaya ait olsa da temeli burada atılır, inşaatı bu dünyada yapılır.
Hadislerde anlatıldığına göre Sırat Köprüsü'nün genişliği üzerinden geçene göre değişir. Müminlerden her birinin imanına ve ameline göre göz açıp kapayana kadar veya kuş uçuşu hızıyla yahut bir süvari gibi geçeceği bu köprü cennet ehline genişlerken cehennem ehline daralır ve cehennemlikler onun kancalarına takılıp baş aşağı yuvarlanırlar.
Sıratı geçmekle de iş bitmez. Efendimiz, cehennemin üzerindeki Sırat'ı geçen müminlerin cennete giden bir köprünün üzerinde dünya hayatında birbirlerine yaptıkları eziyetler hakkında hesap göreceklerini, bu hesaplardan tam anlamıyla arınmadan da cennete giremeyeceklerini bildirmiştir. (Buhârî, Mezalim, 1)
Anlaşılıyor ki cehennemden kurtulmak cennete girivermek anlamına gelmiyor. Kişinin cennete giden (belki de Sırat'ın devamı olan) bu ikinci köprüyü kazasız belasız geçip maksuduna ulaşması için; köprünün sahibinin kullarıyla iyi geçinmiş olması, bunun mümkün olmadığı hallerde ise meseleleri halledilemeyecek boyutlara taşımamış olması gerekiyor. Zulüm ve haksızlığın en küçüğü bile bizi cennetle uyumsuz kılıyor.
Dualarımızda her daim dile getirdiğimiz gibi köprünün üstünde yolumuz kesilmeden "Sırat’ı şimşek gibi geçip, duhul-u evvelinden olmak" istiyorsak Allah'ın kullarına en küçük haksızlıktan bile kaçınmak gerek. İnsanlarla iyi geçinmeyi bundan daha güzel teşvik eden bir motivasyon aracı var mıdır?