Bizim açımızdan Allah'ın varlığı zorunludur. O'nsuz bir varoluş düşünülemez. O her şeyin üzerinde ve her şeyden yücedir. Her şey O'na bağlı, ama gördüğümüz hiçbir şey O değildir.
Yeryüzünde insan zihni tarafından üretilmiş bir sürü tanrının olması bile Allah'ın varlığının delillerindendir. Bu putlar insanın kendinden üstün bir güce sığınma, yaklaşma, dua etme ve onun korumasında olmaya ihtiyacı olduğunu ve bu ihtiyacın doğru kaynaktan karşılanamaması durumunda onun yerini tutmak üzere taklitlerinin üretildiğini gösterir. Aç insanın sağlıklı yiyecek bulamadığında önce ot yaprak, sonra da çerçöp yemesi gibi inanma ihtiyacını Allah Teâlâ’ya iman ile karşılayamayan insan da geçmişte taşa, ağaca; şimdilerde ise enerjiye, elektriğe, güce vesaireye sığınarak karşılamaya çalışıyor. Yine de şirkin bu çeşidi nispeten masumanedir.
En kötüsü ise birilerinin insanları istediği gibi yönetmek ve yönlendirmek için ürettiği şirk inançlarıdır. Genellikle bunu yöneticiler yapar. Tarih boyunca firavunlar, nemrutlar ve onların yandaşları böyle yapmışlardır. İnsanların her şeyleri üzerinde tahakküm kurmanın ve onlardan gelebilecek isyanları daha en baştan bertaraf etmenin, yani toplumun çoğunluğunun küçük bir azınlık tarafından sömürülmesine razı edilmesinin en sağlam yolu bu taksimin ilahiliğine onları inandırmaktır. İşte bunu din üreterek yaparlar.
Hazreti Peygamber’in çağdaşları olan Arapların yaptığı da aynen böyledir. Tarihçilerin açıkça ortaya koyduğu üzere Mekke önderlerinin derdi putlarını korumak değil; putperestlik sayesinde elde ettikleri ayrıcalıklı konumlarını ve bu sayede tıkır tıkır işleyen çıkarlarını korumaktı.
Unutmayın: uydurulmuş inançlar kitleleri uyutmak, onların düşünce yapısını bozarak ellerinden haklarını almak ve seçkin bir azınlığa koşulsuz itaat ettirmek içindir. O yüzden bu amaçla üretilmiş dinler kastedildiğinde "din afyondur" sözü doğru olur.