Ramazan ayı içerisinde ibadetin her çeşidinin zirve yaptığını görürsünüz. Oruç ayı olan bu bereketli günler teravihlerle namazın, zekâtın bu ayda verilmesinin adet haline gelmesi ve sadaka-i fıtr ile mali yardımların, Kur’an ayı olması hasebiyle Kur’an’la meşguliyetin zirve yaptığı bir dönemdir. Efendimiz’in Ramazan hayatını anlatan rivayetlerde de bunu açıkça görürüz.
Ramazan geldiğinde, Rasûlullah (sav)’ın manevi yaşantısında fark edilecek derecede bir değişiklik meydana gelir; bu ayda Cebrâil ile buluşup karşılıklı Kur’ân okudukları günlerde cömertliği doruk noktasına ulaşır. Ramazan ayının son on günü girdiğinde ise geceleri ihya edip ev halkını uyandırır, kendisini tamamen ibadete hasrederdi. Ashabını da ibadete teşvik eder ve bu ayın iyilik ve hayır yarışında kulun kendisini Allah’a gösterme zamanı olduğunu vurgulardı. Bayramı da Ramazan’ı ibadetle geçirmiş olmanın sevinci olarak kutlardı. Ramazan’ın insanlığa getirdiği bütün fırsatlara rağmen günahlarını affettirmeden bu aydan çıkanların burunlarının yerde sürtüleceğini haber verir, bir Ramazan’dan sonra diğerinin ifa edilmesinin ikisi arasındaki günahların affına vesile olduğunu müjdelerdi.
Ramazan, bir kulluk ve iyilik seferberliğidir. Gücümüzün, imkânlarımızın elverdiği son noktaya kadar her anının değerini bilmek gereken bir seferberlik.