Sahâbîler yeni doğan çocuklarını, hayır duasında bulunması ve isim vermesi için Hz. Peygamber’e getirirlerdi. Hz. Peygamber bir miktar hurmayı çiğnedikten sonra bebeğin damağına yapıştırır, yani tahnîk yapar, dua eder, bazen de isim koyardı.[1] Bu Hz. peygamber ve ashâb için rutin bir uygulama haline gelmişti. Ensardan Ebu Üseyd, oğlunu getirip Hz. Peygamber’in kucağına oturtmuştu. Ancak Resûlullâh etraftaki kimselerle konuşmaya dalınca Ebûn Üseyd oğlunu alıp götürmüştü; bir süre geçtikten sonra Hz. Peygamber çocuğun yokluğunu fark edip nerede olduğunu sormuştur.[2]
Hz. Peygamber tarafından seriyyede görevlendirilen Yâsir b. Süveyd’in hanımı, kocası henüz seferden dönmeden doğum yapar ve çocuğunu tahnîk yapması için Hz. Peygamber‘e getirir. Oğlunun babası at sırtında iken doğduğunu hatırlatarak ona bir isim vermesini ister. Hz. Peygamber de bebeği kucağına alıp elini üzerine gezdirdikten sonra bebek ve ailesi için dua etmiş ve hızlı anlamına gelen “Müsri” ismini vermiştir.[3] Ebû Musa el- Eş’arî, oğlu doğduğunda Hz. Peygamber’e getirmiş, Resûlullâh da “İbrahim” ismini verdiği bebeğe tahnîk yapıp ömrünün bereketli olması için dua etmiştir.[4] Hz. Peygamber, lüzum gördüğünde bebeklerin isimlerini değiştirmiştir. Ebu Üseyd’e yeni doğan oğlunun ismini sormuş; zikredilen ismi beğenmeyince de “İsmi Münzir olsun.” demiştir.[5]
Hz. Peygamber sadece yeni doğanları değil, belirli bir yaşa gelmiş çocukları da kucağına oturtup sever, gerekli görürse isimlerini değiştirirdi. Abdullah Bin Selam’ın oğlunu kucağına oturtup başını okşamış ve ona Yusuf ismini vermiştir.[6] Oğlu ile gelen Sebre’ye çocuğun ismini sormuş, “Azîz” deyince de “Allah’tan başka Azîz yoktur.” diyerek bu ismin kullanılmasını doğru bulmamış ve “Ona Abdurrahman deyin.” demiştir.[7]
Sahabiler satın aldıkları kölelerini de isim koyup dua etmesi için Hz. Peygamber’e getirirlerdi. Üsame b. Ahderi, satın aldığı Habeşli kölesini getirmiş ve isim verip dua etmesini istemiştir. Hz. Peygamber köleye ismini sormuş, “Asram” deyince de “Hayır, Zür’a!” diyerek değiştirmiştir. Sonrada sahibine “Onu hangi işte kullanacaksın?” diye sormuş, çoban yapacağını öğrenince de parmaklarını avucunu içine alarak koruyucu anlamındaki “Asım” ismini vermiştir.[8] Hz. Ömer Arap olmayan cariyesinin ismini değiştirip Cemîle yapmak istemiş; cariye itiraz edince de Hz. Peygamber’i hakem tayin etmişti. Resûlullâh, Cemîle ismini onaylayınca Hz. Ömer, sonuçtan çok memnun olmuştur.[9]
Hz. Peygamber çeşitli özelliklerine binâen sahâbîlere yeni künyeler ile seslenmiştir. Muğîre b. Şu’be’ye Ebu İsa [10], Suheyb b. Sinân’a çocuğu olmadığı halde Ebû Yahya[11], Enes’e topladığı hamze isimli bir bitkiden ötürü Ebû Hamze künyesini vermiştir.[12] Sırtı toz toprak olan Hz. Ali’ye “Ebû Turâb” diye seslenmiştir. Böylece toprağın babası anlamına gelen bu künye, Hz. Ali’nin meşhur künyeleri arasına girmiştir. Olayın detayı şu şekildedir: Hz. Ali bir defasında Hz. Fâtıma ile tartışır ve morali bozuk bir şekilde evden çıkıp mescidin duvarına yaslanır. Ridâsı sırtından düştüğü için de sırtı toz toprak içinde kalır. Hz. Peygamber, kızına gidip duruma vâkıf olunca damadının nereye gittiğini sorar. Sonra da mescide giderek Hz. Ali’yi bulur. Sırtını temizlerken de “Otur ey Ebû Turâb.” demiştir.[13]
Hz. Peygamber, yetişkin sahâbîlerin uygun görmediği isimlerini değiştirmiştir. Yahudi âlimlerinden Husayn b. Sellâm’ın ismini Abdullah olarak değiştirmiş[14], Hakem b. Saîd’e Abdullah ismini vermiştir.[15] Cebbâr b. Hâris’in ismi Abdülcebbâr olmuş[16], Ebül’l Hakem Hâni b. Yezîd’i ise en büyük oğlu olan Şüreyh’e nispetle Ebû Şüreyh olarak isimlendirmiştir.[17] Âs b. Esved’in “âsi” anlamındaki ismini “itaat eden” anlamındaki Mutî’ ile değiştirmiştir.[18] Aynı şekilde Benî Kilâb heyetindeki ‘Âsi b. Âmir’in ismini de Mutî’ olarak değiştirmiştir.[19] Zahm b. Hasâsiyye’nin ismini ise Beşîr olarak değiştirmiştir.[20] İsmi Şihâb olan birisine Hişâm ismini vermiştir.[21] Hz. Ömer’in Âsiye isimli kızının ismini Cemîle yapmıştır.[22] Zeyneb bint Ebû Seleme’nin kızı Berre’nin ismini, bu ismin nefsi tezkiye etmesini gerekçe göstererek Zeyneb olarak değiştirmiştir.[23] Hanımı Zeyneb bint Cahş’ın[24] ve Cüveyriye’nin[25] de eski isimleri Berre olup Hz. Peygamber tarafından değiştirilmiştir. Ahmed b. Hanbel’in zikrettiği bu rivayete göre Sa’îd b. Müseyyeb’in dedesinin “hüzünlü” anlamına gelen ismini (Hazn) Hz. Peygamber onun karşıtı olan “Sehl” ile değiştirmek istemiştir. Ancak Hazn, “Bu yaştan sonra babamın bana verdiği ismi değiştirmek istemem. Herkes beni öyle tanıyor.” deyince Resûlullâh ısrar etmemiş; susmayı tercih etmiştir.[26]
Hz. Peygamber bazen de sahâbîlerin isimlerini, anlamları kötü olduğu için değil, vereceği vazifeye ya da o andaki duruma daha çok uygun düştüğü için değiştirmiştir. Kabilesinin geri kalanlarını İslam’a davet etme görevi verdiği Mes’ûd isimli bir sahâbîye, itaat edilen anlamına gelen Muta’ ismini vermiş ve siyah-beyaz alaca renkli bir ata bindirip bayrak vererek göndermiştir.[27] Kendisine avladığı yabani dağ keçisini hediye olarak veren Hâzım’ın ismini de cömert davranışından ötürü “yediren, içiren!” anlamındaki Mu’tim’le değiştirmiştir.[28] Efendisinin emriyle[29] Şam’dan getirdiği yağ ve iple kandil yakıp mescidi aydınlatan Temîm ed-Dârî’nin kölesi Feth’in[30] ismini de Sirâc olarak değiştirdiği rivayet olunmuştur.[31]
Hz. Peygamber’in, söylenilenleri doğru dürüst anlayıp dili dönmeye başlayan çocuklara ilk Kur’an eğitimlerini bizzat vermeye gayret gösterdiği görülmektedir. “Onlara ‘Hamd; çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve âcizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah’a mahsustur’ de ve O’nu tekbir ile yücelt” mealindeki İsrâ suresi 111. âyeti öğrettiği rivayet olunmuştur.[32] Torunu Hasan’a öğrettiği duayı, Hasan sonrasında kunut duası olarak okur olmuştur.[33]
Bu yazı, Fatımatüz Zehra Kamacı’nın “Hz. Peygamber’in Günlük Hayatı - I” kitabından alınmıştır. (İnkılâb Yayınları, 2. Baskı, Sf: 335-340)
Dipnotlar: