Seyyid Hüseyin Nasr ile Modernizm ve İslam Korkusu Üzerine

31 Ağustos 2010

 

İslam dünyasının önde gelen çağdaş düşünürlerinden Seyyid Hüseyin Nasr sorularımızı yanıtladı. Avrupa’daki İslam korkusunun kökeni hakkında önemli tespitlerini bizimle paylaşan Nasr İslam ülkelerinin de bu konuyla mücadelede nasıl bir trajedi yaşadığını içtenlikle dile getirdi. Ayrıca günümüz Amerika’sındaki Ramazan yaşantısına dair aktardığı izlenimleri de üzerinde durulması gereken noktalar arasında yer alıyor.

-Günümüz dünyasının kendine özgü koşullarını göz önünde bulundurarak düşünürsek; İslam modernleşmek için bir dönüşüm mü geçiriyor yoksa modernlik mi dindarlığa doğru evriliyor?

-Elbette tarihsel açıdan bir dönüşüm yaşanıyor, ancak İslam’ın modernleşmek için dönüşüm geçirmek zorunda olduğuna inanmıyorum. Din Tanrı tarafından verilmiştir. Dünyayı oluşturmak için orada bulunmaktadır; dünyanın onu oluşturması için değil. Her zaman, her şey bulunduğu koşula göre uyum sağlar. Açıkçası şu anda yaşadığım şehir olan Washington’daki İslam anlayışı ile Semerkant’taki aynı olmayacaktır.

Şu anda modernizm kendi içinde patlak veriyor, modernliği yöneten paradigmaya dönüşüyor ve sonrasında da dünyaya yayılıyor. Bu nedenle oldukça büyük bir kriz var. Öyle biraz makyajla üstesinden gelinebilecek gibi bir kriz de değil bu; çok büyük. Dönüşmeye devam ediyor ve sonrasında ne olacağı da oldukça karmaşık bir konu.

Batı’da Hristiyanlık açısından bir canlanma biraz biraz yaşanıyor, Avrupa’da bazı insanlar diğer dinlere yöneliyor. Birçok insan da Doğu dinlerine ve İslam’a yöneliyor. 

Ama sonuç olarak modern dünyanın bütünündeki modernlik söz konusu olduğunda, bunun insanları daha da İslam’a yönlendireceğine inanmıyorum.

İslam’ın modernleşmek için dönüşüm geçirmek zorunda olduğuna inanmıyorum. Din Tanrı tarafından verilmiştir. Dünyayı oluşturmak için orada bulunmaktadır; dünyanın onu oluşturması için değil.

-Hem ABD’de hem de Avrupa’da yaşanan birbirinden farklı İslami anlayışlar konusunda ne düşünüyorsunuz?

-Dinin manevi esasları açısından bakıldığında, ben aralarında farklılık olduğunu düşünmüyorum. Sabah kalkıp duanızı ediyorsunuz, abdest alıyorsunuz, oruç tutuyorsunuz, zekât veriyorsunuz, yalan söylememeye, kandırmamaya ve çalmamaya gayret ediyorsunuz. İslam’ın temel kuralları ve emirlerine Amerika’daki ve Avrupa’daki dindar Müslümanlar tarafından da aynı şekilde uyulmaktadır. Farklı olan şey sosyal koşullardır.

Amerika’daki Müslümanların durumu Avrupa’dakilerden daha iyidir. Avrupa yüzyıllar boyunca İslam’a karşı nefretin, önyargının temelini oluşturan bir yer oldu. Çünkü Avrupalılar İslam’dan; Endülüs’ten ve sonra da Türkler’den, Doğu dünyasından korkuyordu. Kendilerini İslam’a ait bu geniş medeniyetle çevrili olarak hissettiler. O içsel korku, sekülerleşip dinlerini kaybetseler ve artık Hristiyanlıkla ilgileri kalmasa bile, halen daha Avrupalıların ruhunun bir parçasıdır.

-Amerika’daki İslam toplumunun Avrupa’dakine nazaran avantajları var mı?

Amerika, ağırlıklı olarak Avrupalı ırktan ve soydan gelen göçmenlerin toprağı olmuştur. İslam orada da varlığını sürdürmektedir; daha önce hiç bu kadar açık bir toplum olmamıştır. Amerika’daki Müslümanlar da, ekonomik olarak, Avrupalı olanlardan çok daha iyi vaziyettedir. Almanya’da gördüğünüz, Cezayir ve Fas’lı veya Türk işçilerin yoğun olarak göç etmesi gibi bir durumu Amerika’da görmüyoruz. Amerika’daki Müslümanların çoğu doktor, avukat, mühendis, öğretmen vb. şekilde oldukça iyi eğitimli kişiler. Ancak inancı yaşama gerçeği Avrupa’da ve Amerika’da o kadar da farklı değil.

-Avrupa’daki gayrimüslimlerin Müslümanlara karşı sahip olduğu o içsel korkunun üstesinden gelinmesi için Müslümanlara sorumlulık düşüyor mu?

-Evet, elbette düşüyor. Ve bu o kadar da kolay bir mesele değil. İslam korkusunun üstesinden gelmenin en iyi yolu iyi bir birey, iyi bir Müslüman olup İslam’ı anlatmaktır. İyi bir insan olmak, komşularımıza yardım etmek, cömert olmak ve nezaketli olarak iyi bir örnek kişi olmaktır. Birçok Müslüman da bunu yapıyor. Avrupa’da ve Amerika’da İslam’ın kötülenmesine dair planlı ve bilinçli bir kampanyanın yürütüldüğü başka bir durum da var. Bununla da yüzleşilmesi gerekiyor.

İslam’ın temel kuralları ve emirlerine Amerika’daki ve Avrupa’daki dindar Müslümanlar tarafından da aynı şekilde uyulmaktadır. Farklı olan şey sosyal koşullardır.

İSLAM ÜLKELERİNİN TRAJEDİSİ

Trajik olansa, birçok Müslüman ülkenin muazzam finans kaynakları ve bu sorunla mücadele edebilecek bazı politik etkilerinin olması. Bunlar milyarlarca doları olan ülkeler. Ancak bunun için nasıl adam tahsis edeceklerini bile bilmiyorlar. Amerika’nın dostu olan, politik veya finansal bakımdan oldukça güçlü birçok Müslüman ülke var ve ellerindekilerle ne yapabilecekleri o ülkelerin sorumluluğu altındadır. Amerika’da yaşayan Müslümanların hepsi bunun farkında ve bir şeyler yapanlar var. Ancak yapılandan çok daha fazla yapılacak şey var. Müslümanlar medyanın merkezine erişemiyorlar ya da çok az etkileri var bu alanda. Örneğin entelektüel atmosferde, kitapların incelenmesinde, hangi kitapların okunacağı, hangilerinin yayılacağı konusunda Müslümanların çok küçük bir payı var. Bu alanlarda daha geniş olarak yer almaları engelleniyor.

Amerika’ya göç eden Müslümanların ilk nesli geçimlerini sağlamak için geldiler ve çocuklarının doktor, mühendis ve avukat olmasını istediler. Ancak hiç kimse çocuğunun yazar, akademisyen, İslam araştırmaları profesörü ya da gazeteci olmasını istemedi. Diğer meslekleri seçmelerini tercih ettiler. Artık bu durum gittikçe farklılaşmaya başlıyor. Fakat şu anda Avrupa’dakiler ile neredeyse aynı durumda olan Amerika’daki Müslümanların ne nüfuslarına ne de finansal imkânlarına eşdeğer entelektüel veya kültürel güçleri bulunmamaktadır.

AMERİKA’DA RAMAZAN

-Peki, Amerika’da Ramazan ayı nasıl yaşanıyor?

-Öncelikle şunu söylemeliyim ki; herkes artık Ramazan’dan haberdar. Ben yıllar önce Harvard Üniversitesi’nde öğrenciyken, toplumun bu aydan pek haberi yoktu. Bugün televizyonda, gazetelerde Ramazan hakkında yayınlar yer alıyor. Bu yüzden Amerikan toplumu Ramazan’ı biliyor. Sonra… Birçok insan oruç tutuyor. Üniversitede görüyoruz; Müslüman öğrencilerimizden birçoğu oruç tutuyor. Sadece Müslümanlar da değil, Müslüman olmayanlardan da oruç tutanlar var. Ve camilerde Müslüman olmayanlar için iftarlar veriliyor. Hristiyanlar ile Yahudiler de bu iftarlara davet ediliyor. Amerika’da çok geniş bir kitleye yayılarak Ramazan idrak ediliyor. Ve bazı Müslüman yardım kuruluşlarına zekât, fakirlere sadaka vb. veriliyor. Oruç ibadeti, teravih namazı kılınması, camilerde cemaatle namaz kılınması vb. konularda canlılık var. Neredeyse her cami Ramazan ayı boyunca sabaha kadar doludur. Yani Amerika’da Ramazan oldukça fazla hissedilir.