Sonu Gelmeyen, Azalmayan, Değerini Kaybetmeyen Zevk

Ruh sağlığımızı korumamız için her gruptan uzmanlar bize daima küçük şeylerden zevk alabilmeyi öğütlüyorlar. Haklılar bir bakıma. Hangimizin hayallerinin hepsine ulaşacak imkânları var ki? Aklımız, tecrübemiz, hayal gücümüz arttıkça yeni yeni zevkler ediniyoruz ama ulaşamadığımız her zevk, ulaşabildiklerimizin de tadını buruklaştırıyor. Gelgelelim öyle bir yer var ki oradaki zevkler hayal edebildiklerimizin de ötesinde. Sonsuz ve sınırsız. Evet, bildiniz; burası cennet. Bize ölümü bile sevdiren yer.

Akşama büyük ve muhteşem bir ziyafete davetliyseniz gündüzden tıka basa doldurur musunuz midenizi? İşte bunun gibidir cennete hazırlanmak. Bazı basit ve geçici zevklerden vazgeçmeniz gerekir cennettekilere yer açmak için. "Cehennem nefsin sevdiği şeylerle, Cennet ise nefsin sevmediği şeylerle kuşatılmıştır"  ifadesiyle Peygamberimiz’in kastettiği de budur. (Riyazu's-Salihîn, Mücahede, 101)

Psikolojide "hazzı ertelemek" denen şey tam da budur. Dr. Peck'in dediğine göre pek çok ruhsal problemin altında da bunu başaramamak yatıyor. (Dr. S. Peck, Az Seçilen Yol)

İyi bir üniversite kazanmayı, rahat bir hayat yaşama yolunda zihnine bir ödül olarak yerleştiren kişi iki yıl hazırlanmayı göze alabiliyor. İki yıl neredeyse bütün zevklerini erteliyor. Niçin? Hedeflediği üniversiteyi zihninde bir ödül olarak canlandırabildiği ve bu nedenle çalışmayı zevke bağlayabildiği için. Böyle yapmak yerine çalışmayı şu anki zevklerden mahrumiyet olarak düşünseydi çalışmak çok daha zor gelecekti. İşte cennet de böyledir.

Saffat suresinde cennetliklerin orada yaşayacakları haller uzun uzun anlatıldıktan sonra 61. ayette "Çalışanlar, asıl böyle bir başarı elde etmek için çalışsınlar" diyerek cennetin bedava olmadığı, çalışarak kazanılacağı anlatılır.