Sözlükte “bir tür zırh, savaş elbisesi” anlamına gelen cevşen kelimesi, Hz. Peygamber’e isnat edilip Cevşen-i Kebîr ve Cevşen-i Sagir diye bilinen, metinleri birbirinden farklı iki duanın ortak adıdır. Cevşen-i Kebîr diğerine nispetle çok daha meşhur olup, “Cevşen” denilince genellikle bu dua akla gelir.
Muhtevasının güzelliği, ifadelerinin akıcılığı ve okunduğunda elde edilebilecek dünyevî ve uhrevî iyi sonuçlara dair inançlar sebebiyle bu dua ülkemizde de ilgiyle karşılanmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevî, tarikata dair birçok evrâd ve ezkârı derlediği Mecmûcatü’I-ahzâb adlı eserinde bu duayı nakletmiş, daha sonra özellikle Risâle-i Nûr cemaati tarafından müstakil olarak birçok defa basılmış ve Türkçeye de tercümeleri yapılmıştır.
Cevşen-i Kebîr, bir kısmı naslarda yer alan, mana ve muhteva bakımından bir sakınca bulunmayan kelime ve cümleler ile münâcât ve niyazlardan ibaret bir metin olup bu tür metinlerle duada bulunmak, dinî hayat bakımından tavsiyeye şayan bir davranış olarak görülür. Ancak Cevşen-i Kebîr diye bilinen ve Mûsâ el-Kâzım’dan itibaren imamlar yoluyla Hz. Peygamber’e nispet edilmiş bir hadis olarak rivayet edilen yaklaşık on beş sayfalık metnin sahih olması mümkün görünmemektedir ve sahih kaynaklarımızda bu rivayet geçmemektedir.