Tebliğ, İman ile Başlar

10 Eylül 2023

İslâm’ın tebliğ ve gelişmesinde iman esasları daima öncelikli konular arasında yer almıştır. Çünkü kalbin herhangi bir konuda azim ve sebatla mutmain olması için sağlam bir inançla hakikati benimsemiş olması gerekir. Bu inancın temeli ise Allah’ın varlığına inanmaktır. Zira Allah’a iman, dinin bütün prensiplerine iman ederek, emir ve yasaklarına riayet etmek demektir.[1]

Kur’ân-ı Kerim’in nüzul sırasına bakıldığında yine ibadetlerden önce insanların gönüllerine iman esaslarını telkin eden ayetlerin nazil olduğu görülmektedir. Mekke’de nazil olan bu tür ayetler, genellikle Allah’ın varlığına, sıfatlarına, meleklere, kitaplara, Peygamberlere, hayır ve şer dâhil her şeyin yaratıcısının Allah olduğuna, ahiret gününe ve öldükten sonra yeniden dirilmeye insanın ve kâinatın yaratılışına, nereden ve niçin geldiğine, nereye gidileceğine, kâinatın ve içindekilerin kimin tarafından yaratıldığına, bundaki sevk ve idarenin nasıl yapıldığına dair konuları ihtiva etmektedir. Bu hususta insan zihninde mevcut olan tereddüt ve şüphelerin giderilmesine, şirk, küfür ve nifak alametlerinin yok edilmesi gibi önemli konulara dikkat çekilmektedir.[2] İslâm’da namaz, oruç, zekât ve hac gibi insanlara farz kılınan ibadetlerle, içki, kumar, zina ve faiz gibi toplumun sosyal ve genel ahlâkını tehdit eden yasaklar daha sonraki yıllarda, insanların gönüllerine Allah inancı yerleştirilip mümin bir toplum hâline gelmesinden sonra, tedricen tebliğ edilerek tatbikine ve uyulmasına başlanılmıştır.

İnsan, ancak tam anlamıyla iman edip teslim olduktan sonra Allah’ın razı olduğu filleri gerçekleştirmeyi sağlar. Böylece hedefine ulaşmak için gönlündeki bütün hayır duygularını harekete geçirir. Çünkü iman; sahibini inandığı şeye ulaştırarak gerçekleştirmek istediği hedefine kavuşturur.

İnsan, ancak tam anlamıyla iman edip teslim olduktan sonra Allah’ın razı olduğu filleri gerçekleştirmeyi sağlar. Böylece hedefine ulaşmak için gönlündeki bütün hayır duygularını harekete geçirir. Çünkü iman; sahibini inandığı şeye ulaştırarak gerçekleştirmek istediği hedefine kavuşturur. Nitekim ilk Müslümanların karşılaştıkları bütün sıkıntılara karşı, azim, sabır ve tahammül göstermeleri bunun en güzel örneğidir.[3] Zira iman öyle bir noktadır ki bütün insanî ameller bu noktadan başlar. Hayat dairesi döner dolaşır, yine bu noktada son bulur. Hatta bütün düşünce, duygu ve irade onun sayesinde harekete geçer. O olmadan hiçbir amelin kıymeti yoktur. Çünkü amellerin maksadı ve gayesi Cenab-ı Hakk’ın varlığını ikrara, O'na şükretmeye ve rızasını kazanmaya dayanmaktadır. Yoksa iman olmadan maksat ve gaye tespit edilmeden yapılan ameller, basit gösteriş ve sıradan işler olmaktan başka bir mana ifade etmez.[4] İşte kısaca açıklanan bu konulardan da anlaşıldığı gibi iman ile ilgili hususların, amelî konulardan öncelikli olarak tebliğ edilmesinin zarureti vardır. İslam’ın tebliğ ve yayılmasında zaman ve mekân değişse bile bu öncelik sırası değişmez.

Sahih-i Buharî’nin şerhi olan “Umdetü’l-Kaari” isimli eserde iman konusunun önceliği ve birçok kitapların tasnifinde ilk bölüm olarak yer almasının sebebi şöyle açıklanmaktadır: İman, her şeyin temeli ve dayanağıdır. Geri kalan her şey onun üzerine kurulmuş ve şartlandırılmıştır. Bunun için Buharî’nin tasnifinde iman kitabı, diğer bölümlerden önce yer almıştır. Daha sonra “İlim Kitabı” gelmektedir. Çünkü ondan sonra gelecek olan kitapların hepsinin dönüp dolaşacağı konu, ilimdir; hepsi onunla ayrılıp tanıtılacaktır. “İlim Kitabı”nın “İman Kitabı”ndan sonra getirilmesi, imanın mükellef üzerine ilk vacip olmasından yahut mutlak olarak işlerin en faziletlisi, en üstünü, en şereflisi olmasındandır. Çünkü iman, ilim ve amelce her hayrın başlangıcıdır. Kemal ve fazilet yönünden de her şeyin zirvesidir.[5]

 

Dipnotlar:

1) A. A .Galuş, ed-Davetü'l İslamiyye, s.16.

2)  Emin Abdulaziz, ed-Da've, s.173; Aydemir Abdullah Tefsit Notları, Erzurum (1974-1975 yılı), s. 95.

3) M.es-Seyyid el-vekil, Ususu'd-Da've ve Adabüd duat, s. 93.

4) Seyyid Süleyman Nedvi, Asri Saadet Hz. Peygamber Tebliğat ve Talimatı (Çev: Ali Genceli; Hazırlayan Eşref Edib), c.2, s.427 v.d.

5) Buharî, Umdetü’l-Kaari Şerhi, İman, c.1, s. 38.


Bu yazı, Fikret Karaman’ın “Sünnetin ışığında Tebliğ ve Davet” (Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2010) isimli kitabından alıntılanmıştır.