Yol Haritası

Hira Dağı’nda gelen ilk vahiyle birlikte Efendimiz’in büyük bir şaşkınlık ve korku yaşadığını biliyoruz. Bu şaşkınlık ve korkuyu anlamaya çalıştığımda o ilk dehşetin atlatılmasından sonra kendisini bekleyen belirsizlikten nasıl ürkmüş olabileceğini de hayal edebiliyorum. "Kendisinden neler istenecek? Bunları nasıl yapacak? Halkından nasıl bir karşılık görecek? Yaşayacağı muhtemel sıkıntılarla nasıl baş edecek?" Bu ve benzeri onlarca, yüzlerce soru üşüşmüş olmalı zihnine.

Bu korku ve endişelere ilave olarak, kendisine o güne kadar saygı ve güven gösteren, olumsuz bir tek davranışta bulunmamış olan halkı tarafından yurdundan çıkarılacağını Varaka'nın ağzından öğrendiğinde yaşadığı hayret, dikkatlerimizi bir kez daha -bu sefer başka bir açıdan- Kur'an'ın ilk nazil olan ayetlerine çekiyor. Daha önceki hayatında bir liderlik iddiası olmadan, kendi halinde sakin bir yaşantı süren Hazreti Muhammed (sav)'in yüz yirmi dört bin kişilik peygamberler ordusunun sonuncusu sıfatıyla kıyamete kadar sürecek irşad görevini, hangi prensipler doğrultusunda yapacağını ona öğreten bir yol haritası olmaları bu ayetlerin can alıcı özelliğidir.

Bu bakış açısıyla sosyal sorumluluklar üstlenen herkesin ilk nazil olan ayet ve sureleri bu bakışla okumaları kendileri için de bir yol haritası oluşturacaktır. Neyi, nasıl yapacağını bilememenin sıkıntısıyla oradan oraya savrulan, ömrünü ilke ve yöntem arayışlarıyla tüketmekten bir türlü mesafe alamayanların -diyelim ilk on sureyi- bir de bu gözle okumaları, dağınıklıklarını toplamalarında çok yardımcı olacaktır.