O hepimizin bildiği gibi Hz. Enes (ra)'in rivayet ettiği bir hadiste "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin" (Riyazu's-Salihin, Yumuşak Huyluluk ve Yavaşlık, 640) buyurmuştur.
Yine Ebû Musa el-Eş'ari (ra) konuyla ilgili bir rivayetinde söyle buyuruyor: "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, beni ve Muâz'ı Yemen'e gönderdi. Şöyle buyurdu: 'İnsanları (İslâm'a) davet edin, müjdeleyin, ürkütmeyin, kolaylaştırın, güçleştirmeyin, iyi geçinin ve ihtilâfa düşmeyin!' " (Büyük Hadis Külliyatı, 5603)
Kendilerine verdikleri değeri başkalarına çıkardıkları zorluklarla belirleyenlerin anlaması mümkün mü bu ifadeleri? Onlara göre işleri ne kadar yokuşa sürersek, ne kadar zor beğenir, az takdir edersek o kadar kıymetimiz bilinir, o kadar hesaba katılırız.
Çoluğunu çocuğunu, çalışanlarını, emri altındakileri, hatta konu komşusunu, akrabalarını zora soktukça kendini kıymetli bulanların, insanlar karşısında titredikçe koltukları kabaranların Peygamber yolunu izlemesi bünyelerine ne kadar uyar bilinmez. Ama bildiğimiz bir şey var ki kendileri için seçtikleri bu davranışları sizde göremezlerse, ellerinde tevazuyu, yumuşaklığı bir erdem olarak ölçecek bir kriter olmadığından nazarlarında hemen tenzil-i rütbeye uğrarsınız. Bu noktada himmetimizin şaşmaması için benim işime yarayan iki ölçüyü paylaşmak isterim sizinle. Birincisi bu dünyada hiçbir şeyin bedelsiz olmadığını bilmek ve kendimize belirlediğimiz ahlak düzeyini gerçekleştirebilmek için de bir bedel ödememiz gerekeceğinden gaflet etmemek. İkincisi de kimin takdirinin bizim için önemli olduğunu ta yolun en başında belirlemiş olmak. Ne demişler? Şiirin kıymetini iki şey düşürürmüş; anlayanların sükûtu, anlamayanların takdiri.