Hz. Muhammed (sav)'in ve Ashabının Şakaları ve Latifeleri

03 Şubat 2011
 

Hz. Enes, Allah Rasûlü (sav)’nün hanımlarıyla beraber olduğu zaman insanların en hoşu ve en şakacısı olduğunu aktarmıştır.

Peygamber Efendimiz ile ashabının hayatını hep büyük olaylar ve önemli dinî meseleler etrafında okuyageldik. Siyer denildiği zaman ciddiyet sınırlarının üst düzeye taşındığı, gündelik hayatın, “küçük” hadiselerin neredeyse tamamen göz ardı edildiği bir hakikat anlatısı canlandı(rıldı)  zihinlerimizde. Oysaki gündelik hayatın, küçük hikâyelerin de hakikatli sahneleri vardı “Siyer”de.

Mesela O’nun hayatına doğru yapacağımız bir yolculukta, beşer-peygamber olarak Hz. Muhammed (sav)’in ashabıyla şakalaştığını, sık sık tebessüm edip/ettirdiğini de görebiliriz.

Şakalaşmanın fıkhî hükmü etrafındaki tartışmalar bir kenara, ölçülü ve yerinde olan şakayı Hz. Muhammed (sav) de tasvip etmiştir. Müslümanların biricik örneği Hz. Muhammed (sav)  zaman zaman şakalaşır ancak; “Ben sadece doğruyu konuşurum, haktan başka bir şey söylemem” buyururdu. Hz. Peygamber’in yaptığı şakalar, kırıcı ve yalan içermeyen şakalardı. Hz. Muhammed (sav) tebessüm etmeyi ve nezaketle şaka yapmayı severdi.

İşte Hz. Peygamber’in çevresine tebessüm ettirdiği hadiseler:

Enes b. Mâlik [aktarıyor]: Bir adam, Hz. Muhammed (sav)’in yanına geldi, onu devesine bindirmek istedi, Rasûlullah da, "Biz de seni dişi devenin yavrusuna bindirelim" dedi. Adam, "Ya Rasûlüllah, devenin yavrusuna nasıl bineyim?" diye sorunca, Hz. Peygamber, "Bütün develeri dişi deve doğurmaz mı?" buyurdu.

Hz. Enes'den [rivayetle]: Zahir adında bir bedevî, çölden Hz. Muhammed (sav)’e hediyeler getirmişti. Dönüp gitmek isterken, Hz. Peygamber de ona hediyeler verdi ve; "Zahir, bizim çölde yaşayanımızı temsil eder, biz de onun şehirde yaşayanını temsil ederiz" buyurdu. O, çirkin biri olduğu halde, Hz. Peygamber onu çok severdi. O, alışveriş ederken Rasûlullah arkasından gelir, onu kucaklar, kendisini adama göstermez ve "Ben kimim?" diye sorardı. Adam döndüğü zaman Hz. Muhammed (sav)’i tanır, sırtını O’nun göğsünden ayırmazdı. Hz. Peygamber "Bu köleyi kim satın alacak" diye sorar, adam da "Ya Rasûlullah, o halde beni değersiz buluyorsun" derdi. Hz. Muhammed (sav) "Allah katında değersiz değilsin, onun katında değerin yüksektir" buyururdu.

 

Hz Süheyb [aktarıyor]: Gözüm ağrıdığı halde hurma yiyordum. Bunu gören Hz. Peygamber: "Gözün ağrıdığı halde hurma mı yiyorsun?" dediler. Ben de: "Ey Allah'ın Rasûlü, ben ancak ağrımayan tarafla yiyorum" cevabını verince Rasûlullah (sav)’ın azı dişleri görünecek derecede tebessüm ettiğini gördüm.


Müslümanların biricik örneği Hz. Muhammed (sav) zaman zaman şakalaşır ancak; “Ben sadece doğruyu konuşurum, haktan başka bir şey söylemem” buyururdu.

İbn Abbas [aktarıyor]: Bir adam, "Allah Rasûlü şaka yapar mıydı?" diye sordu. "Evet" diye cevap verdim." Peki Rasûlullah nasıl şaka yapardı?" deyince "Hz. Peygamber hanımlarından birisine geniş bir elbise giydirdi:"Bu elbiseyi giy, Allah'a şükret, eteğini de gelin eteği gibi sürü" buyurdu, dedim."

 

Hz. Enes [aktarıyor]: Allah'ın Rasûlü, insanların en güzel ahlâka sahip olanı idi. Ebu Umeyr adında bir kardeşim vardı. Hz. Peygamber gelip kardeşimi görünce "Ebû Umeyr, kuş ne yapıyor?" diye sorardı. Kardeşim kuşla oynardı. Bazı namaz vakitlerinde Rasûlullah bizim evde olur, bir seccade serilmesini emreder, seccadeyi süpürür ve sular, sonra üzerinde namaza dururdu. Biz de arkasında namaz kılardık. Seccade, hurma lifinden yapılmıştı.

Hz. Muhammed (sav) Enes bin Malik’e “iki kulaklı” diye takılırdı.

Eşleri ve Torunları ile Şakalaşırdı
 
Hz. Peygamber ashabı ile şakalaştığı gibi, eşleriyle, sokakta oynayan çocuklarla ve ihtiyar kadınlarla da şakalaşırdı. Hz. Enes, Allah Rasûlü (sav)’nün hanımlarıyla beraber olduğu zaman insanların en hoşu ve en şakacısı olduğunu aktarmıştır.

Hz. Aişe [aktarıyor]: Bir gün Allah'ın Rasûlü benimle koşarak yarıştı ve ben kendisini geçtim. Zamanla şişmanladığımda benimle tekrar koştu ve bu sefer beni o geçti.

Yine bir gün Hz. Aişe Hz. Sevde,  Hz. Peygamber ile bir yemekte bulamaç aşını yerken Hz. Sevde "Bu yemeği sevmiyorum" dedi.  Hz. Aişe: "Yemezsen yemeği yüzüne sürerim" dedi. Bu konuşma esnasında önce Hz. Aişe, Hz. Sevde'nin yüzüne, sonra Hz. Sevde, Hz. Aişe'nin yüzüne birer parmak bulamaç sürerek şakalaştı. Hz. Peygamber de bunları devamlı bir gülümsemeyle izledi.

Bir yolculukta bazı eşyaları taşıması için isminin anlamı gemi ile denk olan Sefine [=gemi] adlı hizmetçinin üzerine yüklediler. Bunu gören Hz. Muhammed (sav): “İşte şimdi gerçekten sefine oldun” dedi.

Bir gün bir yaşlı kadın Hz. Peygamber’e gelerek: “ Ey Allah’ın Elçisi! Dua ediver de Allah beni cennetine koysun” dedi. Peygamberimiz de: “Yaşlılar cennete giremez” şeklinde cevap verince kadın ağlayarak geri döndü. Hz. Peygamber bunun üzerine hemen şu açıklamayı yaptı: “Ona söyleyin; insan cennete ihtiyar değil, gençleşir de öyle girer.”


Bir yolculukta bazı eşyaları taşıması için isminin anlamı gemi ile denk olan Sefine [=gemi] adlı hizmetçinin üzerine yüklediler. Bunu gören Hz. Muhammed (sav): “İşte şimdi gerçekten sefine oldun” dedi.

Şakalarıyla Meşhur Sahabe Nuayman

Hz. Peygamber sahabelere şaka yaptığı gibi ashabı da zaman zaman O’na şaka yapıyordu. Nuayman el-Ensarî şakacı bir sahabeydi. Hz. Muhammed (sav)’i çok sevdiği için Medine'ye taze meyve, bal, süt gelince hemen onlardan alıp getirerek "Ey Allah’ın Rasûlü, bunu senin için satın aldım ve sana hediye ettim" derdi. Birkaç gün sonra malın sahibi Nuayman'dan malının bedelini istediği zaman, o kişiyi Hz. Muhammed (sav)’e getirip: "Ey Allah'ın Rasûlü, şu adamcağızın mallarının bedelini versene" derdi. Hz. Peygamber de "Ey Nuayman, sen onu bize hediye etmedin mi?" diye sorduklarında, Nuayman: "Ya Rasûlullah, alırken onun parası yanımda yoktu. Senin de ondan yemeni istiyordum, onun için alıp getirdim" deyince, Hz. Peygamber güler ve parasını verirdi.

Avf bin Malik [aktarıyor]: Tebük seferinde Peygamberimiz’in yanına gittim. Küçük bir deri çadırda bulunuyordu. Kapıdan selam verdim. Selamımı aldı ve bana: “İçeri gir” dedi. Ben de: “Bütün vücudumla mı gireyim?” dedim. Hz. Muhammed bunun üzerine “Bütün vücudunla gir” diye cevap verdi.

Sahabeler kendi aralarında da şaka yaparlardı. Bir defasında Hz. Ebu Bekir başkanlığında Nuayman ve Süveybit’in de aralarında bulunduğu bir grup ticaret için Busrâ’ya gittiler. Nuayman bir ara eşyaların başında bekleyen Süveybit’e gelip ondan yiyecek bir şeyler vermesini istedi. O da: “Ebu Bekir gelmeden önce olmaz” dedi. Bunun üzerine Nuayman: “Seni kızdıracak bir iş yapacağım, haberin olsun” dedi.  Nuayman az ileride bulunan deve tüccarlarına giderek: “Benim çok becerikli bir kölem var. Satın alır mısınız? Fakat o çok konuşkandır. Belki de size ‘Ben köle değilim.’ diyebilir. Eğer almayacaksanız yanına hiç varmayın, boşuna aranızı bozmayın” dedi.  Tüccarlar: “Onu on deve karşılığında alırız.” dediler. Nuayman develeri aldı ve Süveybit’i göstererek: “İşte buyurun alın” dedi. Süveybit olaya dirense de tüccarlar alıp onu götürdü. Daha sonra Hz. Ebu Bekir eşyaların başına geldi. Durumu öğrenince tüccarların yanına varıp meseleyi anlattılar. Develeri verip Süveybit’i kurtardılar.

Medine’ye dönüşte olay duyulunca Hz. Peygamber ve ashabı hatırladıkça bu duruma güldüler.

Yalan ile Eş Anlamlı ve Kırıcı Şakaları Yasakladı

İnsan şahsiyetini, onurunu rencide eden bütün söz ve hareketler, kul hakkını çiğnemektir. Toplum düzeni, bütün fertlerin haklarına riayet etmekle sağlanır. Kendi hakkının çiğnenmesini arzu etmeyen insanın, bir başkasının hakkını gözetmesi kaçınılmazdır. Yalanla eş anlamlı şakalar, bizzat yalan olduğu için haramdır. Ancak şaka, yalan, alay, hakaret gibi aşağılayıcı manada olmamak ve aşırı gitmemek kaydıyla yapılırsa buna müsaade edilmiştir. Muhatabı küçük düşürecek şekilde yapılan fiilî ve sözlü şakalar da Hz. Peygamber'in hadisi ile yasaklanmıştır:

Hz. Peygamber bir grup Müslüman ile birlikte bir yolculuğa çıkmıştı. Akşam namazı kılındıktan sonra, yorgunluktan uyuyanlar oldu. Birisi bir urgan alıp yanında uyuyan arkadaşının ayağına bağladı ve çekti. Neye uğradığını anlamayan o kişi korkup bağırdı. Hz. Muhammed (sav) bu hareketten hoşlanmadığı için: “Hiçbir Müslüman’a, diğer bir Müslüman’ı korkutmak helal değildir” diye buyurdu.