Allah Resûlü, ne sadece dünya için ne de yalnız ahiret için çalışmayı yeterli görürdü. O, ancak hem dünya hem de ahiret için çalışmayı tavsiye eder, bunlardan birini ihmal ederek yaşayanları ve başkalarına yük olanları hoş karşılamazdı. Nitekim bu konuda şöyle demektedir: "Ahireti için dünyasını, dünya için de ahiretini terk edende hayır yoktur. Her ikisi birlikte lazımdır. İnsanı ahirete ulaştıran dünyadır. Başkalarına yük olmayınız!"
Hz. Peygamber, helalinden kazanmayı, başkalarına yük olmamayı, "Helal rızık aramak her Müslümana vaciptir." sözleriyle açıklamaktadır. Ayrıca O, kişinin çalışmasının kutsal olduğunu şu sözleriyle ifade etmektedir. "Kim bizzat çalışarak yorgun akşamlarsa, o mağfiret olunmuş olarak akşama erer."
Hz. Peygamber bir gün bir mecliste arkadaşlarına ayakta su dağıtıyordu. O sırada içeri yabancı biri girdi ve "Bu topluluğun efendisi kimdir?" diye sordu. Allah Rasûlü o adama bakarak "Bu topluluğun efendisi, şu anda onlara hizmet edendir." buyurdu. (8)
Allah Resûlü, "Kuvvetli mümin zayıf müminden hayırlıdır." (9) buyurarak çalışıp kazanmayı, her bakımdan sıhhatli ve güçlü olmayı önermektedir. "Veren el, alan elden daha üstündür." (10) ilkesiyle de üretken ve hayır sahibi insanların, tüketen ve başkalarına bağımlı olarak yaşayan insanlardan daha makbul olduğunu ifade etmektedir.
"İki kimseye gıpta edilir, biri Allah'ın kendisine ilim verdiği ve o ilimle âmil olan kişi, diğeri de Allah'ın kendisine mal verdiği ve o malı hayra sarf eden kişidir." (11) Ayrıca "Doğru ve güvenilir bir tüccar, nebilerle, sıddıklarla ve şehidlerle birlikte haşr olunacaktır." (12) hadis-i şerifleriyle de hayır sahibi zenginlere ve başkalarına yararı dokunan kimselere müjde vermektedir.
Hz. Peygamber, on sene kadar kısa bir süre yaşadığı Medine'de -üstelik bu süre zarfında yirmi yedi savaşa katılmıştır- bir ömre sığdırılamayacak kadar çok önemli işler başarmıştır. Allah Rasûlü devlet yönetimi, risalet vazifesi, insanların eğitimi gibi çok zor işleri arasında diğer vazifelerini ve ibadetlerini aksatmak şöyle dursun, aksine geceleri kimi zaman topukları şişinceye kadar namaz kılar, Cenâb-ı Hakk'a tazarru ve niyazda bulunurdu. O kadar çok ibadet ederdi ki, "kendini niçin bu kadar yoruyorsun, halbuki Senin gelmiş, geçmiş bütün günahların affolunmuştur ya Rasûlallah!" diyen zevcelerine, "Allah bana bunca nimetini bahşetmişken ben Allah'a şükretmeyeyim mi?" şeklinde karşılık verdiği görülmektedir. (13)
Sonuç olarak ifade etmek gerekirse, hayatını insanlığın hizmetine adayan Allah Resûlü, gerek maddi alanda, gerekse manevi cephede olağanüstü bir gayret sarf ederek, mükemmel bir çalışkanlık örneği sergilemiştir. Dolayısıyla bu güzide şahsiyetin ümmetine düşen görev özüyle, sözüyle çok çalışkan olan peygamberlerine benzemeye çalışmak, O'nun bizzat yaşayarak gösterdiği istikamette ilerlemek olmalıdır.
1) Buharî, el-Edebü´l-Müfred, I, 581.
2) Buharî, el-Edebü´l-Müfred, I, 547-548.
3) Buharî, Rikak I; Tirmizî, Zühd 1; İbn Mace, Zühd 15; Ahmet b. Hanbel, I , 257.
4) Buharî, Rikak 3; Tirmizî, Zühd 25.
5) Buharî, el-Edebü´l-Müferid, I ,499.
6) Buharî, el-Edebü´l-Müfred, II, 22.
7) Buharî, Zekat 53.
8) Deylemî, Müsned (Sehavi, el-Makasidü´l -Hasme, s. 246´dan naklen).
9) Müslim, Kader 34.
10)Buharî, Vesaya 9; Zekat 18; Müslim Zekat 94 - 97; Ebû Davud, Zekat 28.
11)İbn Mace, Zühd 24.
12)Tirmizî, Buyu´ 4; İbn Mace, Ticarat 1; Darimî, Buyu 8.
13)Tirmizî, Şemail, s. 79.