Kalkanımız: Oruç

31 Mart 2010

Oruç ruhun giydiği bir zırhtır. Ruh ile beden mücadelesinde akıl ve irade sahibi olan insanın ağırlığını ruhtan yana koyması anlamına gelir.

Diğer Dinlerde Oruç

Kur'an'daki şu ifadeye göre orucu olmayan hiçbir semavi din yoktur: "Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç size de farz kılınmıştır. Umulur ki bu sayede takvalı olursunuz." (Bakara 183)

Orucun tarih boyunca gelmiş bütün ilahi dinlerin asıllarında bir ibadet olarak yer alması zamanın değişmesiyle değişmeyen insan doğasının terbiyesi için buna ihtiyaç duyulmasındandır. Kişinin kendisini güzel huylarla süslemesi, ahlakını güzelleştirmesi, ruhunu kemale erdirmesi, gidişatını yoluna sokması; kişiliğinde, ahlakında beğenmediği, eksik gördüğü, aksayan tarafları telafi edebilmesi için oruç çok büyük bir yardımcıdır.

Fakat diğer dinlerde oruç, asli unsuru olan ibadet kimliğinden çıkarılıp hem oruçluyken yasaklanan davranışlar konusunda hem de oruçlu olma süresinde çeşitli değişiklikler yapılarak bir tür perhize dönüştürülmüştür.

Neden Oruç

Oruç İslam Dininin beş temel esasından ve en büyük farzlarındandır. İbadetlerin hikmetlerinden bahsederken değindiğimiz gibi oruçta da en temel hikmet Allah'a saygı ve bağlılığımızı O'nun istediği şekilde ifade etmek yani ubudiyyetttir. Allah emretti diye sahura kalkmak, Allah emretti diye iftar sofrasının başında önümüzdeki yemeklere elimizi uzatabilmek için ezanı beklemek... Ne müthiş bir şeydir bu. Rabbimiz bizi kendisine teslim olma ve bağlılık gösterme noktasında oruç vesilesiyle eğitiyor, Allah'a bağlılığı ve ona teslim olmayı, sorgulamadan ikiletmeden emirlerini yerine getirmeyi bize öğretiyor.

Nimetlerin Kıymetini Bilmek İçin Oruç

Oruç bize, her zaman elimizin altında olan, sıradan gördüğümüz nimetlerin önemini hatırlatarak hayatın lezzetini tattırır. Oruç sayesinde bir bardak suyun ne kadar güzel, ne kadar değerli bir nimet olduğunu anlarız. Bu zevkin her iki dünyada da yaşanacağını bir kutsi hadis şu sözlerle dile getirmiştir: "Oruçlu kulumun iki sevinci vardır. Birisi iftar ettiği an, bir de onun sevabını ahirette ona verdiğim an"

İrade Eğitimi İçin Oruç

Oruç insanın yeme içme ve cinselliğe olan bağımlılığını kontrol altına alabilmesini sağlar. Şehvetini yok etmez; kırar ve yoluna sokar. İnsana kendine hakim olabilme zevkini tattırır. Onu bir süreliğine melekler seviyesine yükseltir. Malum, insan haramlarla meşgul oldukça şeytana, (yeme-içme ve diğer zevklerle yani) mubahlarla meşgul olmakta aşırıya gittikçe de hayvana benzer.  İşte oruç bütün hayvani hislerimize hakimiyet sağlayarak bize gerçekte neyin önemli olduğunu bildiren bir şeydir. Elmalılı'nın dediği gibi: "İnsanın insanlığı batın ve ferc şehvetlerine hâkim olmasındadır. Bir insan ahlaken düşecekse de yükselecekse de bu iki sebebe dayalı olarak düşer ve yükselir."

İmamı Gazali'nin de tespit ettiği gibi en temelde insanın tek bir şehveti vardır: yemek. Çocukken insanın yemek dışında hiçbir hırsı ve arzusu yoktur. Dolayısı ile insanın bütün şehvetleri bundan başlıyor. Eğer ona o konuda kendine hakim olmayı öğretirseniz, gelecekte şehvetle ilgili diğer konularda kendini kontrol etmeyi başarabilir. Oruç iradenin geliştirilmesi ve nefsi emarenin baskısından kurtulabilme yolunda kişinin en önemli yardımcısıdır.

İnsanın hayatta yaşadığı problemlerin çoğu iradesi ile ilgilidir. Aynı şekilde insanın bütün yönlerinin gelişimi de irade ile ilgilidir. Konuya dini hayatımızdaki eksiklikler açısından baktığımızda Elmalılı Hamdi Yazır'ın ifadesi ile "Kuvve-i amel kuvve-i iradeye, kuvve-i irade de kuvve-i itikada bağlıdır. Yani amel ile itikat arasındaki basamaktır irade. Bir insanın imanı var ama iradesi zayıfsa o inanç bir türlü arzu edildiği kadar amele yansımaz.

Dini açıdan iradenin egzersizi, mesela beş vakit namazdır. O gün hayatımızda ne olursa olsun namazı beş kere kılacak olmak müthiş bir irade egzersizidir. Allah irade eğitimi olarak, zorluk derecesine göre, namaz, oruç ve zekâtı emretmiştir. Namaz insana kendi hayatını yönetmeyi öğretir.  Zamanına hâkim olduğunu gösterir. Zekât, mala hâkimiyetimizin göstergesidir. Zekatını olması gerektiği gibi verebilen kişi mala hakimdir; mal ona hakim değil. Oruç da bedeni hazlarımıza hâkimiyeti temin eder. Bu üçünü olması gerektiği gibi yapan bir insanı hayal ettiğimizde, hayatına, malına nefsine hâkim olmanın nasıl bir ahlak inşa ettiğini daha somut olarak idrak edebiliriz.

Ahlak Gelişimi İçin Oruç

Oruç tuttuğumuz zaman sadece yeme içme ve cinselliğe ara vermiyoruz aynı zamanda kendimize hâkim olmayı öğreniyoruz. Oruçluyken kavga etmeyeceksiniz, kötü söz söylemeyeceksiniz, gözünüzü, kulağınızı harama bakmaktan, haramı dinlemekten koruyacaksınız, elinizi harama uzatmayacak, zihninizi her türlü çirkin düşüncelerden uzak tutacaksınız. Yani orucu tam bir terbiye fırsatı olarak görerek tutmalısınız. On yaşında azar azar oruç tutmaya başlamış 30 yaşında birisini düşünelim. Ömrü boyunca toplam 20 ay boyunca bu eğitimi almış oluyor. 30 yaşında bu insan kendine hâkim olmayı, her ağzına geleni söylememeyi, her önüne gelen yemeği yememeyi, her karşısına çıkanla birlikte olmamayı da daha kolay başarabilir.

Oruç aynı zamanda kalbin amelidir. Çünkü oruçluyken kötü söz söylemeyeceksin, kötü düşünmeyeceksin, cinsel düşüneler konusunda bile kendine hâkim olacaksın ki orucun zarar görmesin. Bu yönüyle oruç hayatın lezzetini, iradenin kıymetini tattıran ve insanın kendisine saygısını ve güvenini destekleyen en güzel tecrübedir. Organlarının tamamını oruca ortak edemeyen kimse, şeklen oruç tutmuşsa da,onun özünü yakalayamamış demektir. Hazreti Peygamberin "Nice oruç tutanlar vardır ki onların oruçtan payları sadece aç ve susuz kalmalarıdır" hadisi de bu gerçeği vurgular.

Çeşitli bağımlılıkları nedeniyle Ramazan'da çok daha sinirli olan, "oruç başıma vurdu" gerekçesiyle çevresine kan kusturanlarda orucun insan ahlakına getireceği bu nezaket ve güzelliği göremiyoruz. Çevremizdeki insanları oruçtan nefret ettirmek için daha güzel bir yol olamaz. Etrafındakilere, "eyvah yine Ramazan geldi, ne yapacağız şimdi ..." dedirten, Ramazan boyunca etrafındakilere işkence eden insanlar var. İmanlı olduğu için oruç tutan ama bağımlılıkları nedeniyle de etraflarındakilere eziyet eden bu müslümanların Ramazan'da kendilerine hakim olmak için herkesten daha fazla gayret göstermeleri gerekir. Her nevi bağımlılığın insanı nasıl da zayıf düşürdüğünü görmek için bundan daha büyük fırsat olamaz. Oruç tuttuğumuzda Allah bizim irademiz hakkında bizim gözümüzü açıyor. Kendine hakim olmanın, aldığı kararı uygulayabilmenin zevkini yaşatıyor. Bu çok büyük bir hazdır.  O deneyim, bir adım sonrasını başarabilme konusunda da kişiye ümit veriyor. İslam nefis eğitimi metotlarının her çeşidinin baş tacıdır oruç.

Her oruç (aslında her ibadet) insana az ya da çok muhakkak fayda verir. Bunu göremeyen bazı insanlar oruç ehlinden hoşa gitmeyecek bir kusur gördüklerinde "bir de oruç tutuyor" diyerek oruç gibi bir güzellikle bir arada düşünemedikleri o davranıştan duydukları rahatsızlığı dile getirirler. Böylesi durumlarda bizim bakış açımız: "Ya  bir de oruç tutmasaydı" diyerek orucun onu daha da iyileştirmesi için dua etmek olmalı.

Bütün tasavvuf ekollerinde, bütün tarikatlarda, oruç çok önemli bir kişilik terbiyesi, nefis terbiyesi metodudur. Peygamberimiz: "Ramazan'ın başındaki haliyle sonundaki hali bir olan müminde hayır yoktur." Buyurmuştur. Ramazan ayında kendimize bir de bu açıdan bakmamız gerekiyor. Ramazan'ın sonunda kendimize, kendi müslümanlığımıza bir şey eklenmiş olmamız lazım.

Oruç nefse vurulan bir gemdir. Bu nedenle Hazreti Peygamber, maddi imkanları yeterli olmadığından evlilik yoluyla cinsel ihtiyaçlarını meşru yoldan tatmin edemeyen gençlere oruç tutmalarını tavsiye etmiştir.

İşte bütün bu hikmetleri nedeniyle Efendimiz "Oruç sabrın yarısıdır" buyurmuştur.

Niyet ve Farkındalığın Geliştirilmesi İçin Oruç

Bütün ibadetlerde olduğu gibi oruçta da niyet çok önemli. Bir kimse sabahtan akşama hiçbir yemese eğer niyet etmediyse o açlık oruç sayılmaz. Niyet karar vermek ve yaptığının farkında olmak demek. Niyet kalple yapılır, lisanla söylenmesi de sünnettir. Allah, yaptığımız işin şuurunda olmamızı istiyor. Yaptığımız işi bilinçli olarak, ne yaptığımızı bilerek yapmamızı istiyor. Bu vesileyle Rabbimiz bizlere üzerinde düşünülmeyen, bilinçle ve özgür iradeyle karar verilmeyen davranışların kıymeti olmadığını fark ettiriyor. 

Niyet etmediğimizde oruçlu sayılmadığımız ve niyetimizi de bizden başkası bilemeyeceği için oruç riya ve gösterişin en az karıştığı bir ibadettir. Bu nedenle de Allah Teala ibadetler içinde en büyük sevabı oruca vermektedir. Efendimizden rivayet edilen bir kutsi hadiste Rabbimiz şöyle der: "Oruç hariç âdemoğlunun her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, onun ödülünü ben vereceğim." Diğer ibadetler için bildirilen on katından yedi yüz katına kadar mükafat oruç için kaldırılmış ve oruç sevabına bir sınır çizilmemiştir.

Takvaya Ulaşmak İçin Oruç

Kur'an-ı Kerim'de orucun farz kılındığı ayet (Bakara 183) bu ibadetin hedefini "umulur ki takva sahibi olursunuz" ifadesiyle belirtir. Bu ayet oruçtan maksadın ne olduğunu anlattığı için çok önemlidir.  Niye oruç tutuyoruz? Neyi hedefliyoruz? Cenabı Hak sebebini öğretiyor: Takva sahibi olmayı istiyoruz ve orucun bizi buna biraz daha yaklaştırmasını istiyoruz. Her Ramazanın başında, her oruca niyet edişimizde bu ayeti hatırlamalıyız. Takvaya ulaşabilmek için Allah'ın bildirdiği bir yol olan oruç bu özelliğiyle, kötülüklerden, çirkin işlerden ve haramlardan sakınmanın ve korunmanın yoludur. Nitekim Efendimiz bir hadislerinde "Oruç kalkandır" buyurarak onun bu koruyucu vasfına, ruhun giydiği bir zırh oluşuna işaret etmiştir.

Bu ayet orucun bütün hikmetlerini ve faydalarını, insanlara yararlı olan bütün taraflarını, niçin emredildiğini bütün kapsamı ile ifade eden bir beyanı ilahidir. Takva, bir insanın dini bir davranışı yerine getirmekle ulaşmayı hedefleyebileceği bütün maksatları kuşatan bir terimdir. Bütün insani meziyetler ancak takvalı bir insan tarafından başarılabilir.

Orucun, takvaya ulaştırma hedefinin gerçekleşebilmesi için Ramazanı sadece bir festival, iftarlar, yemekler mevsimi gibi düşünmemek lazım.  İnsanın bu hoşlukları yaşamaya da ihtiyacı vardır. En azından çocuklarımızın Ramazan'a hoş bakabilmesi için bu neşeye, sevince, nefsin hoşuna giden ikramlara ihtiyaç vardır. Önemli olan makul miktarın dışına çıkmamak, abartmamak ve ruhumuzun yükselişi için her iyiliğimize kat kat mükafatlar vererek önümüzü açan Rabbimizin bu ikramını nefsani zevklerle meşguliyetle tüketmemektir. "Oruç tutun, sıhhat bulun" hadis-i şerifindeki hikmetin gerçekleşmesi için de Ramazan ayının bir nevi ziyafet ve şölen ayı gibi algılanmaması gerekir.

Oruçtan elde edeceğimiz ruhi-bedeni faydaları sadece Ramazan ayına mahsus kılmamak peygamber efendimiz, sadece Ramazan orucu ile yetinmememizi, yıl boyunca kendimiz için alışkanlık haline getireceğimiz mutad oruç ibadetlerimizin olması gerektiğini söylüyor. Her kameri ayın 13-14-15 in de, her haftanın pazartesi-perşembe günleri ve diğer nafile oruçlar.

On Bir Ayın Sultanı: Ramazan

Ramazan Kur'ân'da Rabbimizin övdüğü, Kur'ân-ı Kerîm'i inzal etmek için seçtiği, bunca önemsenen oruç ibadeti için bizzat Kur'an'ın tayiniyle (Bakara 184) seçtiği bir aydır. Zamanın geçişi içinde ömrün de gelip geçtiğini fark edebilmemiz, kendimize gelmemiz ve gafletle geçen diğer zamanlarda kaybettiklerimizi telafi edebilmemiz için özel olarak bereketlendirilmiş zamanlar vardır. Yıl içinde Ramazan ayı, hafta içinde Cuma günü, gün içinde seher vakti gibi. Bu vakitlerde yapılan ibadetler, edilen dualar kat kat karşılık görerek kaybettiğimiz zamanları telafi edebilme şansı verir bize. Bu nedenle de Rabbimizin özel ikramıdırlar.

"Ramazandan bir günü tutmayan kimse bütün bir yılı oruçla geçirse yine onun sevabına ulaşamaz" diyor peygamberimiz. İşte Ramazan ayı kaybedilen sevabının hiçbir şeyle kazanılamayacağı böylesine bereketli bir aydır.

Bu ayda oruca eşlik etmek ve onun ruhumuzda meydana getireceği etkiyi artırmak üzere teravih namazının ve itikafın da sünnet olması Rabbimizin bu bereketli ikramından alacağımız payı artırmak üzere Efendimizin bizi irşad etmesiyle hazzını attığımız ibadetlerdir.

Efendimizin bildirdiğine göre Ramazan ayında şeytanların bağlanması da Rabbimizin bize bir başka büyük ikramıdır.   Bu açıdan Ramazan nefis terbiyesinde bir kolaylık mevsimidir. Ahlaki ve nefsanî açıdan kampa alındığımız dönemdir. Kısacası bir fırsat dönemidir. Bu nedenle de hayatımızın diğer anlarında her ne hayır ve ibadet yapıyorsak Ramazan ayında hepsinin katlanarak artması lazımdır. Zekat ibadetinin genel olarak bu ayda yerine getirilmesi, fıtr sadakasının bu aya tahsis edilmesi, Efendimizin bu ay geldiğinde esen rüzgardan daha cömert olduğunun bildirilmesi Ramazan orucunun sadece bireysel tekamül açısından değil, sosyal paylaşım, toplumsal bütünlük, tek yürek olabilme açısından da ne kadar birleştirici bir rolü olduğunu gösterir. Böylece Ramazan Müslümanların topluca manevi aleme düzenledikleri bir sefere dönüşür.

Ramazan Dışında Oruç

Oruçtan elde edeceğimiz ruhi-bedeni faydaları sadece Ramazan ayına mahsus kılmamak peygamber efendimiz, sadece Ramazan orucu ile yetinmememizi, yıl boyunca kendimiz için alışkanlık haline getireceğimiz mutad oruç ibadetlerimizin olması gerektiğini söylüyor. Her kameri ayın 13-14-15 in de, her haftanın pazartesi-perşembe günleri ve diğer nafile oruçlar.

Bütün ibadetler içinde en değerlilerinin Allah'ın farz kıldıkları olduğunu unutmamalıyız. Bazen insanlar onların değerini tam idrak edemeyip uydurma ibadetler arayışına girmekteler. Oysa mesela en değerli zikir Kur'an kıratı, en değerli salâvat, namazda okuduğumuz salâvattır, en değerli ibadet de Allah'ın emri olan namaz, oruç, hac ve bunların nafileleridir. Bu gibi Allah'ın ve Rasulünün tavsiye ettiği, hikmetini Kur'an ve Sünnetle teyid ettiği ibadetler dururken kul icadı ibadet arayışında olmak, bir hazinenin üstünde oturup açlıktan, etraftan kokuşmuş yiyecekler toplayarak karnını doyurmaya çalışan birisi gibi olmaktır. En çok sarılmamız gereken şeyler, en iyi bildiğimiz şeylerdir.

Son Söz:

"Faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutanın geçmiş günahları bağışlanır." Hazreti Muhammed