Müslümanın Güler Yüzü

03 Mayıs 2017

Ebû Zer el-Gıfârî’den (ra) rivâyet edildiğine göre Rasûlullah (sav) şöyle buyurdu:

“Din kardeşini güler yüzle karşılamak gibi (tabiî) bir iyiliği bile sakın küçük görme!” (Müslim, Birr 144)


Gülebilen tek canlı insandır, dolayısıyla gülmek ve güler yüz göstermek kelimenin asıl mânâsında beşerî bir davranıştır.

İnsan ilişkilerinde güler yüzün ne kadar önemli ve gerekli olduğunu günlük hayatımızda acı tecrübeler yaşayarak öğrenmişizdir. Güler yüz göstermek, aynı zamanda karşınızdakine değer verdiğinizi ifade etmektir. Abus çehre ise üstünlük taslamak... Bir hadis-i şerifte, güler yüzün asla küçümsenip esirgenmemesi gereken bir iyilik olduğu buyurulur.

Devlet dairelerinde yahut başka kurumlarda abus çehreli görevlilerle muhatap olmak son derece azap vericidir. İnsanlar güler yüzle karşılanmayacakları, kendilerini değersiz hissettikleri yerlere mecbur kalmadıkça gitmezler, mecbur oldukları zamanlarda ise ayakları geri geri gider. Esasen asık yüzlü, gülmeyi unutmuş insanlardan başarı da beklenmemeli. Meşhur kıssadır: Bir bal tüccarı, dükkânını en iyi ballarla doldurduğu hâlde hiç satış yapamazmış. Bir gün ârif bir kişiye, balları daha kalitesiz olmasına rağmen komşu dükkânlardan müşterinin eksik olmadığından yakınarak bunun sebebinin ne olabileceğini sormuş. Aldığı cevap harikadır: “Sen bal satıyorsun ama yüzün sirke satıyor!”

Asık suratlı, gülmeyi unutmuş insanlar için halk arasında “Suratı sirke (veya turşu) satıyor” deyiminin kullanıldığını hatırlatmaya gerek var mı?

Kemale ermiş insanların kalplerindeki temizlik ve hayırhahlık duyguları yüzlerine tebessüm olarak yansır. Onların gözlerinin içi güler, yüzleri aydınlıktır, çevrelerine huzur ve neşe verirler. Abus çehre ise zehirleyicidir. Mevlânâ, “Kavga etmek, suratını ekşitmek, şükür değildir. Şükretmek surat ekşitmeden ibaretse sirke gibi şükreden yok!” (Mesnevi, I, b. 1525) diyor.

Kalbinin güzelliği, ruhunun zenginliği yüzlerine tebessüm ışığı olarak yansıyan insanların dinleri, ideolojileri vb. yorumlayış tarzları da farklı olacaktır. İslâm’ın güler yüzünü gösterecek aydınlık yüzlü öncülere ve bir düşünürümüzün yıllar önce dediği gibi “tebessüm inkılâbı”na ihtiyacımız var.