İyi bir aile yapısının nasıl olması gerektiği, aile içi ilişkilerin ideal düzlemde nasıl kurulmasının icap ettiği gibi birtakım sorular ve sorunlar her dönemde olduğu gibi günümüzde de ön plana çıkmaktadır. Hiç şüphe yok ki bir Müslüman için bu tip sorunların çözümündeki en önemli referans noktası, Hz. Peygamber’in aile yaşantısıdır. Hayatın her alanında olduğu gibi aile konusunda ve aile içi ilişkilerde de Hz. Peygamber’in davranış şekilleri, Müslümanlara rehberlik edecek bir içeriğe sahiptir.
Çok kısa bir süre önce elim bir vaka neticesinde vefat eden merhum İbrahim Canan’ın, Hz. Peygamber’in davranış biçimlerini ve hadislerini merkeze alarak yaptığı çeşitli çalışmalar, günümüz için çok ciddi sıkıntıların yaşandığı aile ilişkilerine çözüm olabilecek bilgi ve değerlendirmeleri içermektedir. Özellikle Aile Reisi ve Baba Olarak Hz. Peygamber isimli çalışma, aile yaşantımızdaki sıkıntıları aşmada rehberlik edebilecek bir “kılavuz kitap” olma hususiyetini taşımaktadır.
Prof. Dr. İbrahim Canan, bu önemli eserini, Müslümanlar için “ideal aile nasıl olmalıdır” diye bir problemin söz konusu olamayacağı çünkü bu meselenin en ideal çözümünün, Hz. Peygamber’in yaşantısı ve sözleriyle ortaya konulduğu tezi üzerinde inşa etmektedir. Hz. Peygamber’in bu konudaki uygulamalarının ise ashabı tarafından, gerek O’nun uygulamalarının kaydedilmesi suretiyle gerekse de bu uygulamaların bizzat kendileri tarafından tatbik edilmesiyle bugüne kadar intikal ettiği belirtilmektedir.
Hz. Peygamber’in, evinin ve eşlerinin nafakası konusuna özel bir önem gösterdiği, kendisi çeşitli sıkıntılar çekse dahi onların ihtiyaçlarını karşılamada elden geldiğince cömert davrandığı ve böyle davranılmasını tavsiye ettiği görülmektedir. |
Aile Reisi ve Baba Olarak Hz. Peygamber, üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Hz. Peygamber’in aile reisliği özelliği üzerinde durulmakta ve bunun çerçevesinde ideal bir aile yaşantısının (İslam ailesinin) ana hatları, incelemeye tabi tutulmaktadır. Bu noktada kadının ve erkeğin aile içindeki vazifeleri, birbirlerine ve ailenin diğer bireylerine karşı sorumlulukları, birbirleriyle nasıl bir ilişki içerisinde olmaları gerektiği hususlarında, Hz. Peygamber’in aile yaşantısı ekseninde bilgiler ve değerlendirmeler sunulmaktadır. Ayrıca kadın ve erkek ilişkilerinde İslam’ın koyduğu sınırlar da bu noktada konu edinilmektedir.
Hz. Peygamber’in aile reisi olma özelliği üzerinde önemli bilgilerin ele alındığı bu bölümde dikkat çeken en önemli durum, Hz. Peygamber’in ailesine ve ailesindeki bireylere, onların eğitimlerine ve özel yaşamlarına dair ciddi bir vazife şuuruyla hareket etmesidir. Hz. Peygamber’in, aile bireylerine ve hanımlarına karşı olan vazifelerini hiçbir zaman aksatmadığı bu noktada özellikle vurgulanmaktadır. Onların bütün problemleriyle ilgilendiği, ihtiyaç duydukları sevgiyi ve sıcaklığı hiçbir zaman esirgemediği göze çarpmaktadır. Yine Hz. Peygamber’in, evinin ve eşlerinin nafakası konusuna özel bir önem gösterdiği, kendisi çeşitli sıkıntılar çekse dahi onların ihtiyaçlarını karşılamada elden geldiğince cömert davrandığı ve böyle davranılmasını tavsiye ettiği görülmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber’in, eşlerinin hepsiyle birebir ve yakından ilgilendiği, onlar arasında bir ayrım gözetmediği ve onlarla olan ilişkilerinde eşitlik prensibine göre hareket ettiği de dikkati çekmektedir. Hatta bu noktada eşleri arasında sıkıntı doğurabilecek durumları –şaka bile olsa- hoş karşılamadığı özellikle belirtilmektedir.
Hz. Peygamber, kız çocuklarının da eğitimleri ve çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması noktasında özen göstermiş, kız çocuklarını biraz daha üstün tuttuğunu, sözleri ve davranışlarıyla işaret etmiştir. |
Kitabın ikinci bölümü ise Hz. Peygamber’in çocuklarıyla olan ilişkilerine ve babalık vazifesini nasıl yerine getirdiğine dair bilgileri içermektedir. Hz. Peygamber’in, eşleriyle olan ilişkilerinde olduğu gibi çocuklarıyla olan ilişkilerinde de yine ciddi bir vazife şuuruyla ve eşitlik prensibine uygun olarak hareket ettiği dikkat çekmektedir. Hz. Peygamber, bütün çocuklarıyla, doğumlarından başlayarak hayatlarının her alanında birebir ilgilenmiş, onların gıda, giyecek gibi temel maddi ihtiyaçlarını karşılamanın yanında onlara olan sevgisini göstermede de gayret sarf etmiştir. Çocuklarını sevdiği, öptüğü, maddi ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştığı ve onların iyi bir şekilde yetişmeleri için terbiyelerine özel önem gösterdiği göze çarpmaktadır. Yine Hz. Peygamber’in, çocukları arasında ayrım yapmayışı ve onlar tarafından ayrım olarak anlaşılabilecek davranışlardan da uzak duruşu, bu noktada önemli bir tavır olarak öne çıkmaktadır. Kız çocuklarının çok ciddi sıkıntılarla karşı karşıya bulunduğu bir cemiyet içerisinde Hz. Peygamber, kız çocuklarının da eğitimleri ve çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması noktasında özen göstermiş, kız çocuklarını biraz daha üstün tuttuğunu, sözleri ve davranışlarıyla işaret etmiştir.
Elbette ki aile kurumunun en önemli yapısal özelliklerinden birisi de terbiye hususudur. Geleceğin yetişkinleri olan çocukların terbiyeleri üzerinde aile kurumunun çok önemli role sahip olduğu, neredeyse bütün düşünce akımları tarafından kabul gören bir gerçekliktir. Buradan hareketle Prof. Dr. İbrahim Canan da eserinin üçüncü kısmını, Hz. Peygamber’in çocuk terbiyesi hususundaki sözlerine ve davranışlarına ayırmıştır. Bu noktada Hz. Peygamber’in, çocukların yetiştirilmesinde ailenin rolünü vurgulayan hadislerine ve davranışlarına atıflar yapılmıştır. Ayrıca çocukların terbiye edilmesinde, annenin merkezi bir role sahip olduğu da özellikle vurgulanmıştır.
İbrahim Canan, “kadınlarla istişare edin ama onların sözlerine uymayın” şeklindeki bir uydurma hadisten hareketle kadınlarla istişare edilmemesi gerektiği şeklindeki algı da tartışmaya açılmış ve İslam’da kadınlarla istişareyi engelleyen değil, aksine bunu teşvik eden bir yaklaşımın söz konusu olduğu vurgulanmıştır. |
İbrahim Canan, eserinde Hz. Peygamber’in aile yaşantısına dair çeşitli tarihsel durumlara ve sorulara da yeri geldiğinde cevap vermektedir. Bu noktada Hz. Peygamber’in çok evlenmesi hadisesinin sebepleri üzerinde durulduğu görülmektedir. Ayrıca “ila” (Hz. Peygamber’in, hanımlarını bir ay terk etmesi) ve “ifk” (Hz. Aişe’ye iftira edilmesi) hadiseleri üzerinde de tafsilatlı bir şekilde durulmuştur. Yine “kadınlarla istişare edin ama onların sözlerine uymayın” şeklindeki bir uydurma hadisten hareketle kadınlarla istişare edilmemesi gerektiği şeklindeki algı da tartışmaya açılmış ve İslam’da kadınlarla istişareyi engelleyen değil, aksine bunu teşvik eden bir yaklaşımın söz konusu olduğu vurgulanmıştır.
Son olarak, asrımızda çok ciddi sıkıntılar içerisindeki aile kurumuna karşılık, ideal bir aile yapısıyla birlikte ideal bir topluma ve bireylere ulaşabilmenin yol haritasını, Hz. Peygamber’in yaşantısından hareketle çizmeye çalışan Aile Reisi ve Baba Olarak Hz. Peygamber adlı çalışmanın, Hz. Peygamber’in aile yaşantısını kendi hayatımıza tatbik etmede bir rehber kitap olarak görülmesi gerektiğini söyleyebiliriz.
?xml:namespace prefix = o /-->
KİTAPTAN
Hz. Peygamber’in (s.a.) aile reisi olarak en ziyâde ehemmiyet verdiği bir husûs, aile fertleriyle olan sohbetidir. Bunun ihmâl edilmemesi için hususi gayret gösterdiği, tedbir aldığı bile söylenebilir. Hele dokuz tane zevcenin berâber bulunduğu bir ailede ufak bir dikkatsizlik, bir kısmının ihmaline bile müncer olabilirdi.
(…)
Rivâyetler, günlük sabah ve ikindi ziyaretlerine Hz. Peygamber’in izinsiz girip selâm vererek başladığını, hanımlarına yaklaşıp elini (omuzlarına, başlarına) koyduğunu, öptüğünü, hal hatır sorup meseleleriyle alâkadar olduğunu göstermektedir. Meselâ; Hz. Safiyye, ilk gece hiç uyumaksızın, kendisiyle meşgul olup konuştuğunu ifâde eder. Bir gün önce, savaş sırasında, babası dâhil bir kısım yakınlarını kaybeden Safiyye’nin böyle yakın bir ilgiye her halde ihtiyacı vardı ve Resûlullah Aleyhissalatu vesselam ondan bunu esirgememiştir. Safiye validemizle ilgili bir başka rivayet, bir hususi sohbette Resûlullah’ın ne gibi meseleleriyle ilgilendiğini göstermektedir: Bir defasında Aleyhissalatu vesselam, yanına geldiğinde, Hz. Hafsa ve Hz. Aişe (r.anhüma)’nın kendisine –bazı rivâyetlerde- “Yahudi kızı”, “Yahudi kızı” diyerek takıldıklarını ve şakada ileri gidip: “biz senden üstünüz, biz Hz. Peygamber’in hanımı ve amcasının kızlarıyız” dediklerini anlatır. Aleyhissalatu vesselam, onu şöyle takviye eder: “Sen de şöyle deseydin ya: “Benim kocam Muhammed, babam Harun, amcam Musa iken nasıl benden daha üstün olabilirsiniz?”
Medine’ye geldiğinde bütün kadınlar Safiyye’yi görmeye gelirler. Aleyhissalatu vesselam Hz. Aişe’ye, “nasıl buldun?” diye sorar. “Bir Yahudi kızından başka bir şey değil” deyince, “Böyle söyleme ey Aişe! O Müslüman oldu ve samimiyetle İslâm’ı benimsedi” der.
Hz. Cüveyriye (r.a.) de kendisine: “Sen hür zevcesi değil, câriyesisin” diye takıldıklarını söyleyince: “Senin mehrin onların mehrinden büyük değil mi, senin sâyende kavminden kırk kişi âzâd edilmedi mi?” diyerek teselli eder.
Kitabın Künyesi:
Adı: Aile Reisi ve Baba Olarak Hz. Peygamber
Yazar: Prof. Dr. İbrahim Canan
Yayınevi: Rağbet Yayınları
Yayın Yılı: 2005
Sayfa: 118