Araf: Âyine-i Âdem (II. Bölüm)

"Biz halk ettik sizi…"

Başlangıcımıza işaret ediyorsun. Hep unuttuğumuz gerçeğe. Yokluğumuzun varlığımızdan çok olduğuna. Eksikliğimizin bir yerde Senin dilemenle kesildiğine. Başladığımız yeri haber veriyorsun. Önemsenmediğimiz, yok sayıldığımız o uzun devrin sonunu hatırlatıyorsun. Yok değil; varız artık. Sen var kıldın diye buradayız. Sen varlığımızı yokluğumuza tercih ettikten sonra ancak yokl...

O Karikatürü Kim Çizdi?

Karikatür nedir: Bir kişinin bir şeyin ya da bir olayın tuhaf ve gülünç taraflarını meydana koyacak şekilde yapılan resim. Karikatürcü, çizdiği şeyin gerçekliği ile ilgilenmez. Onda neyin abartılacağı üzerine düşünür. Mesela tanınmış bir insanın yüzünde bir detayı öne çıkarır. Ya alın çizgilerini. Ya dudaklarının kalınlığını. Ya kulaklarının büyüklüğünü… Diğer detayları olduğu gibi çizmese de olu...

Diren Kalbim

“Önce el at” diyor.  “Elinle engelle… Elinle engelleyemiyorsan, dilinle…” Diline de mi fırsat verilmiyor? Susturuluyor musun? “O halde kalbinle.” Diren! Kalbinle diren. Kalbinde diren. Son sığınakta. Kötülük karşısındaki yerini gösteriyor Hz. Peygamber. İstiyor ki, kötülüğün karşısında ol. Yerin belli olsun. Neyin varsa, kötülüğün karşısına ...

"Kutlu Doğum"a Anne Olmak

"Eğer seviyorsan…" diyor. Başka ne desin? Sevmekten kolayı mı var? Yokuş aşağı akmak sevmek. Zorlanmadan. Zahmetsiz. İtip kakılmadan. Yorulmadan. Sevmekten daha coşkulu, daha sevindirici bir akış var mı insana? Sevmeyip de ne etsin insan? "Eğer Allah'ı seviyorsan…" diyor. Hiç yoktan var edeni sevmeyi teklif ediyor. Başka kimi sevsin ki insan? Kendisini kendi...

Âmâ Ama Ayna: Abdullah b. Ümmü Mektûm

Abdullah bin Ümmü Mektum bir âmâdır.  Hz. Aişe'den gelen rivayetin açıkça belirttiği üzere Abese Sûresi'nin ilk ayetlerinin iniş sebebidir. "Ekşitti o yüzünü ve dönüp uzaklaştı/geldi diye âmâ…" Mekke'de tebliğin ilk dönemlerine denk gelen zor yıllarda indirilen sure, mesajını Abdullah bin Ümmü Mektum'u merkeze alarak başlar. Son ...

Araf: Bırakma Araf'ta Bizi Tarafında S/akla (I. Bölüm)

Elif, lâm, mim, sâd. Ah…  Seni gündemimize almadık. Unuttuk. Baş üstüne koyamadık hatırını. Başka hatırlar daha hatırlı oldu. Manşetimiz edemedik Seninle olmanın heyecanını. Kendini bize anlatmak için indirdiğin 'kitabı' düşürdük yüreklerimizden. “Elif, Lâm, Mim, Sâd” diye hitap edişinden bilmeliydik bize bizden yakın olduğunu. Hitap diye ...

Ömür Dediğin Kur[b]'ân Bayramı Sonrasıdır

Vahiy, Yaratıcı'nın insandan ümitli olduğunun belgesidir. İnsanı burada unutmaz. Şu dünya kuyusunda "ne halin varsa gör!" diye terk etmez insanı Rabbi. İnsanın kendisini israf edişine razı olmaz. Daha çok etmek ister, daha değerli kılmak ister. Terbiye eder, halden hale yoğurur, elinden hiç bırakmaz; inceden inceye işler. İşler ki değerlensin. Yoğurur ki saklı cevherini açığa çıkars...

Sad: "Varınca Haber Ver!"

Parçalanmışlık. Bir çerçeve bulamayış.  Bir zeminde olamayış. Hücrelerin birbirine yabancılaşması. Organların birbirine dokunamayışı. Parmakların birbirini bulamayışı. Gözlerin yan yana duramayışı. Yerkürenin güneşten uzağa savrulması. Dalların gövdeye bağlı olmayışı. Uçların dağılışı. Ucun uç olduğunun anlaşılamaması, kök kök olduğunun… Parçalanmışlık… Bir bütün olamayış. Bir...

Kamer: Kalbimde Bin Ay

Yaklaştı saat… Evet, yaklaşıyor saat. Hiç uzak olmadı aslında. İçimdeki tik-tak'lar sonumun ayak sesleri. Gelip geçmeler, terk edip dönmemeler nihai tükenişin soğuk nefesi. Kayıyor bastığım zemin. Devriliyor yaslandığım duvarlar. Vuslatlarım kıyısından köşesinden yırtılıyor. Yerleştiğim odalar daralıyor. Doyduğum sofralar kaldırılmak üzere. Tenim soyunuyor ruhumdan. Aynalardan çekiliy...

Târık: Yıldızlarla Çalıyorsun Kapımı

Gökler ve gece gelen konuk konuşsun sana. Gökleri tanık tutuyorsun. Göğü söz diye indiriyorsun aklımın toprağına. Arza düşmüş bakışımı yukarı kaldırmamı bekliyorsun. Yer'li olmuş aklım; Sen gök çekimine tutulsun istiyorsun. Sağır sebepler arasında boğulan, insafsız çarklar arasında ezilen, sonu gelmez yokuşlarda susayan kalbime yeni bir ufuk açıyorsun.   Amennâ. Gökyüzüne varıyo...

Beled: Evim Sensin

Ötesi yok; işte Ben şahitliğe çağırıyorum bu beldeyi… Aldanışım mekânla başladı. Dünyamla, ülkemle, şehrimle, yuvamla, bedenimle… Varlık konforu var edilmişliğimi unutturdu. Var edilmişliğimi unutunca, Var Eden Seni unuttum. Süreklilik vaad eden yerleşimler gelip geçiciliğime kör etti beni. "Hep buradasın! Yaslan şöyle, rahatına bak!" dedi camekânlar, vitrinle...

İki Yürüyüş

Kaderimiz bir gecede değişti. Hira’da. Kamer nasıl bölündüyse, kader de bölündü o gece. "Şakk-ı Kamer"e giden yol "Şakk-ı Kader" [1] gecesinden geçti. Ki kader bölünmesinin ki ışığa hâlâ üzerimizde. Karanlıklarımızın ufkunda bin güneş şavkı, bin sabah ümidi Kadir gecesi, Kader gecesi. O gece şehirde aradığını dağda buldu "güvenilir Muhammed (sav)"....