Hira'ya Yürüyüş

Sonra… Dinledi "can kulağı". Sözün canı insanlığın yüreğine dokunmaya başlamıştı. 'Alak' sırrını vur varlığın arka yüzüne. Parçalanmış varlığı birleştir. Kalbinin atlasında buluştur yeri göğü. Yabancılıkları sil varlığın yüzünden. Tanıdık, aşina, anlamlı bir kitap sayfasında gör kendini. Bir "Nûn" resmi veriyor kâinat. Varlığın eğili...

Kutlu Doğum'un Hakkını Yememek İçin: Hucurât 7

Mevlit kandillerini ve Kutlu Doğum programlarını bir tür folklöre dönüştürmemizden endişeliyim. Bu programların çoğuna hakim olan yaklaşımda, Peygamber (sav) bir “nostaljik figür" olarak anlatılıyor, anlaşılıyor. “Neredesin ey Peygamber!" edası, aslında “nerede olduğumuzu" bilmememizin sancılı bir haykırışı olsa gerek. “Özledik seni!" deyişler, onun hal...

Size, Sizin İçinizden Bir Elçi Gelmiştir

Çırpınıyor sizin için.  Sizin içinizden sizin izzetiniz için gelen elçi, sizin akıbetiniz konusunda kendini zorluyor. Zarara uğramayasınız diye kendini parçalıyor. Kendi hakkınızda, kendinizin göremediğini görüyor O. Uçuruma yürüyorsunuz; ilk önce elçi görüyor. Ateşe atıyorsunuz kendinizi, en iyi elçi biliyor. Elinizde eritiyorsunuz biricik sermayenizi; kaybetmeniz elçiye ağır geliyor. Diken...

Hicret: Bir/inci Yalnızlığı İnsanın

Kartallar yüksekten uçar… Gölgesi düşer yere; sadece gölgesi. Aşağıdakiler için lütuftur gölge. Böylece kartallarla aynı gök kubbe altında olduğunu hissederler. Sürünenlerin ümidi olur gölge. Yürüyenlere rüyalar sunar. Yokuş çıkanlara zirveyi gösterir. Düşmüşlerin yüreğinden tutan el olur gölge. Eğiliştir gölge yeryüzüne. Işığın haberidir karanlıkla perdelenmişlere. Hicret, Allah’ın...

Rahmetin Söz Kesilmiş Hâlisin Sen

Üzerimize titredikçe, kılımıza zarar gelmesin diye kendini paraladıkça sen, bildik ki, nazlı bir misafir diye ağırlanıyoruz yeryüzünde. Sen ana yüreği gibi olup üzerimize kanatlarını indirdikçe, kapısına vardık Rahman ve Rahim’in. Rauf ve Rahim’in arza düşen gölgesi diye bildikçe seni, çilekeş tebessümünde serinledik ebediyen. Öylece emin olduk izzetimizden. Öylece yüzümüzü kaldırdık ...

Sensin Esmanın İnsan Hali

Doğduğun gün anıyorum seni. İncecikten bir sürpriz. Hiç beklenmedik bir armağan. Umulmadık bir iyilik. Hakkı verilemeyecek bir güzellik olmalı o an. Öyle bir an ki, güzelliği şimdi burada bana dokunuyor. Öyle bir an ki, iyiliği şimdi beni iyiler arasına katıyor. Öyle bir an ki, anlamımı şimdi ondan ödünç alıyorum. Öyle bir an ki, her türlü sevmeyi, her çeşit sevilmeyi o anın hatırına hak ediyorum...

Hüseyin'in Düştüğü Yerden Kalkmak

Acılar insanın benlik kabuğunu kıran yağmurlara benzer. Tohumlar gibi bizden taze filiz vermemizi umar acıları tenimize değdiren. Bencillik kabuğuna sarılıp uyuyan ve uyuşuklaşan insanlığın gözünü gönlünü taze bir bahara açar acının yere indirilişi. Ortak hüzünler, ortak kederler bizi birbirimize kardeş eder; birbirimizden birbirimize kapılar açar. Birbirine sırt dönmeye alışkın, birbirini ya...

Bir Ömür Okçular Tepesi

Okçular Tepesi’ndeki o heyecanlı kalabalık, gözlerimden hiç kaybolmaz. Hiçbir mevsim boş kalmaz o tepe. Gece gündüz ziyaretçilerle dolup taşar. Sanki yıllar önce Peygamber’in uyarısına rağmen sahabelerin terk ettiği bu tepeyi sonradan gelen müminler terk etmiyor, dolduruyor. Hatırlayalım. Ne demişti Peygamber: “Savaşı kesin o...

Yesrib'de Bahar: Sessizliği Kanatmak

Milanolu Ahmed kardeşimiz, bir çocuğun gözlerinin içine girerek seyrediyor Peygamber’in hayatını. Çocuksu bir saflığın göğünde yükselen bir yıldız olarak resmediyor Peygamberliğin nurunu. Böylece çoğu siyerlere ister istemez egemen olan “savaşan peygamber” vurgusunun uzağında ağırlıyor okuyucusunu. Müslümanların üzerine çullanmış o gafletli sessizliği usulca yırtıyor, Peygamber’in imajına giydiri...

Zürih'te Altı Minare

Gözlerim minare aradı Zürih’te. Şehrin telaşını kesip göğün sükûnetine yükselen kanatlar görmek istedim. Herkesi tüketmeye çağıran, insanları parasına göre değerli kılan bıktırıcı ilanları ciddiye almayan ince uzun bir asude gölge olsun arzu ettim. Şükür ki buldum. Gözlerime bayram ettirdim. Altı minareli gerçeği fark ettim. “Altı Minareli Bir Hatırlatma” borçluymuşum meğe...

Gölge misin Gövde misin?

Sünnet vahyin inşa ettiği aklın hayata akışıdır, hayat olarak canlanışıdır. Peygamber’in davranışları ile “Göklü Söz” insanlaşır, ete kemiğe bürünür, nefes alıp vermeye başlar, bakış ve duyuş haline gelir, yürümeye başlar.  Elle dokunulur gözle görülür olur; arza iner, insanların arasına nazil olur. Nebi’ni şahsı, vahyin “yaşanabilir”liğinin sağlamasıdır. ...

'Fidan Dikmek' Üzerine

Dünyaya ahiretten bakışın anahtarı saklıdır bu sözde. Çünkü mümin; ahirete inanmakla kalmaz; ahireti, bugünkü gerçeği bilerek yaşar dünyasını. Mümin sonsuzluğun gelmesini bekliyor değildir; sonunun sonsuzluk olduğu bilinciyle katılır “şimdi”ye. Sonsuzluk bilinciyle renk katar “bugün”e. Ahireti “şimdi”nin zevki eyler. Derin alır nefesini. Sonsuza açar ân&r...